15 Aralık 2012 Cumartesi

*İZMİR SENSİZ

 
bu kentin demir kapıları aralanırdı gelişinde
durgunlaşırdı bakışlarının derinliğinde
ki/ güçsüz değildi ne acılara yataklık etti
aşkının karşısında dili lal / sus kesildi

yolunu öğretti her sabah açan çiçeklere
ama olurdu perdeleri aralayan rüzgar
yürüyen küçük ayaklarının izi düşerdi yere
buzula dönerdi hasrete dair bütün anılar

sarıldı batan güne karşı türküler saçlarına
masum yürüyüşlerdeydi kaldırımlarda yaraları
peşinden yol aldı saatler demirsiz gemi
sancılı aklım gitme diyemedi uzayan yollara

kenti dolaştım son defa yanıma almadan seni
bir martı sesi, dalganın bir kıvrımlı cilvesi
ne mümkün sensiz İzmir uyansın sabaha
                        sonunda kar yağdı ayaklarıma / kızıl yaz günü                  
                  
  Nevim KARAHAN 

1 yorum:

  1. YÜREK: KUTUP TAN VAKTİ

    Su ılık burada.
    Yine göç kendiliğindendi,
    Yine gözlerim açık.
    Bu gizli alanda ne görürüm, böylesine
    mavi ve saf, tek başına?
    Ah! Bir oluk geceden acuna yönelmiş,
    Bir ağaç, yeşil çığlığını aya vuran
    yapraklarıyla.
    Ben, buhar resitalini ya da buzulun
    çağrısını düşlerim.
    Göz gözü görmesin, irisler donsun ya da!
    Ses boğulsun,
    Boyum bu boy kalsın!
    Yüreğim bu çifte olurlukta,
    Ilığın en karşıtı, deli düşmanı,
    Kutup tanının kendisi olmaya ant içerek,
    Dilerse kardan, buzdan bir igloo olsun,
    dilerse eritsin bu vücudu kendi iç şafağında,
    yunsun gök taşında!

    Su, şimdi aydınlık ve hafiftir,
    Yüzeyi çok karanlıkla solmuş olsa da

    Nilgün MARMARA

    Paylaştığınız bu güzel şiire karşılık bir başka şiirle karşılık vermek istedim. Teşekkürler mutlu yarınlar Celali bey...

    Mehpare ÖĞÜT

    YanıtlaSil