27 Kasım 2019 Çarşamba

*GİZLİCE SEVGİLİM



''Rüyalar bile geceleri bekler
Gizlice görünmek için
Yüreğimdesin, saklısında içimin
Gizlice sevgilim

Kimse bilmesin üzgünlüğümü
Taşırım ölümüm gibi bu duyguyu
En gizli kuytularında ömrümün
Bir yer var gizlice sevgilimin uyuduğu

Gizlice sevgilim, yaşam kadar acı
Canımı tutuşturan özlem gibi
Özlüyorum derin yokoluşta
Gizlice sevgilimi.''

Ataol BEHRAMOĞLU

25 Kasım 2019 Pazartesi

*YOLCU




I

Gün ağarmadan yola çık
sislenmeden bütün dağ taş
Dönüp dönüp bakma artık
bir ozan gibi ayrılığa düş

Dehşetli bir acıdır belki
uçurum, orman ve rüzgar
ve ağzında kuş tüyleri
taşıyarak geçen bulutlar

Neyi bırakmışsan geride
bir kül yığınıdır şimdiden
ömrün gibi savrulup gider işte

Ama ıslığını unutma sakın
bir türküdür yine de
yolcuya en çok yakışan


II


Dağın eteklerine vardığında
şöyle bir dur ve soluklan
sonra meşeliklerin orada
sırtüstü uzan gün batarken

Dinle bir an ormanı ve suyu
başlayacaktır az sonra
doğanın yabanıl konçertosu
hışırtılar içinde kalacak ova

Kayıp giderken bulutlar
usulca sokulacak yüreğinin
gizli geçitlerine bir rüzgar

Buğulu türküler duyacaksın
ve aşk çılgınlıklar bekleyecektir
yolları uçurumla kesilenlerden

III

Dizginlerinden boşanmış bir at
gibi soluk soluğayken doğa
soluğun yetiyorsa yaylanıp tut
yelesini ve katıl rüzgara

Unutma ki yalnız değilsin
yüreklendiriyor seni aşk
ve birdenbire boşanan
bu çılgın sağanak

Aşk ile sağanak
hep aynı kokuyu taşıyacak
hangi kentte bir koklasan

Yolculuklar özetleyecek ömrünü
Gülüşü ve hüznü sürükleyen büyü
elinde bir gül olacak sevdiğinin

Ahmet TELLİ

23 Kasım 2019 Cumartesi

*ÇOCUKLARIM


1980 Gülnar Ovacık Ortaokulu Öğrencilerimle

Yoklama defterinden öğrenmedim sizi,
benim haylaz çocuklarım!
Sınıfın en devamsızını
bir sinema dönüşü tanıdım,
koltuğunda satılmamış gazeteler…
Dumanlı bir salonda
kendime göre karşılarken akşamı,
naneşekeri uzattı en tembeliniz…
Götürmek istedi küfesinde
elimdeki ıspanak demetini
en dalgını sınıfın!
İsterken adam olmanızı
çoğunuz semtine uğramaz oldu okulun
palto, ayakkabı yüzünden.
Kiminiz limon satar Balıkpazarı’nda
kiminiz Tahtakale’de çaycılık eder;
biz inceleye duralım aç tavuk hesabı,
tereyağındaki vitamini
ve kalorisini taze yumurtanın!
Karşılıklı neler öğrenmedik sınıfta,
çevresini ölçtük dünyanın,
hesapladık yıldızların uzaklığını,
Orta Asya’dan konuştuk
laf kıtlığında.
Neler düşünmedik beraberce
burnumuzun dibindekini görmeden
bulutlara mı karışmadık!
“Hazan rüzgârı”nda dökülmüş
“hasta yapraklar”a mı üzülmedik!
Serçelere mi acımadık, kış günlerinde
kendimizi unutarak!
(1943)

Rıfat ILGAZ

20 Kasım 2019 Çarşamba

*GEÇEN BİR YAZA GAZEL



Yaz geçti, hüzünler kaldı
Dudaklarda öpüşlerden izler kaldı

Seyreldi gitgide yıldızlı geceler
Soğuk aylar, gri gündüzler kaldı

Böğürtlen lekesi silindi parmaklardan
Yarası kabuk bağlamış dizler kaldı

Aşk yeminlerinden, şiirlerden
Kopuk dizeler, kırık dökük sözler kaldı

Kuşlar göçtüler güneye sürülerle
Geride sayrılar, güçsüzler kaldı

Gücendi cam güzeli, ortanca küstü
Mavisi kararmış denizler kaldı

Yaz geçti, geçse de ne kadar
Gönüllerde geçmiş yazlar kaldı

Ataol BEHRAMOĞLU

15 Kasım 2019 Cuma

*UZUN YILLAR ÖTESİNDEN


Uzun yıllar ötesinden,
Hatırını sorayım mı?
Sana gönül bahçesinden,
Bir demet gül vereyim mi?

Senden haber gelmeyince,
Bir kar yağar ince ince.
Sevgilim, diye her gece
Karanlığı sarayım mı?

Almamış gibi yazımı,
Güldürmesende yüzümü,
Dile getirip sazımı,
Bir selâm göndereyim mi?


Fuat Edip BAKSI

13 Kasım 2019 Çarşamba

*VE JAPON GÜLÜ


Kuruyan topraklardı belki,
Yağmur sonrası kokusuyla anıların içine sürüklercesine kızıl..

Tan ağarırken bulutlarla kucaklaşan güneşin süzüntüleriydi
Ve alacakaranlıkta umutla şafağı bekleyenin gözleri..

Kan kırmızısı

Düşlerinin kuytusunda sıçradığında
Etrafı saran buğulu bir gece lambasının ışığıydı.

Ve Japon gülü

İlkokul sıralarında konu başlıklarını özenle yazdığı kalemiydi,
Bir de çantasında yük sandığı kitaplarının kaplığı..

Çingenenin kulağında raks eden o masum; ama bir o kadar da
İhtiras dolu çiçek!

Giysileriydi, hiç üzerinden çıkarmadığı
Saklanırken iki dalın arkasına, oyunların gölgesinde..

Yeni giydiği yüksek topuklarla yürümeye çalışan bir tazenin
Dudağındaki boyaydı, baştan çıkaran..

Yıllarca saklanmış tozlu bir defter arasında
Ve hep güzellikleri, mutlu aşkları anımsatan bir gül goncasıydı,

Vazgeçemediği

Yazmasının oyasıydı bir köylü güzelinin..
Ve yanakları..
Saçlarının kınasıydı alımının yanı sıra çeşme başında.

Son model bir otomobildi düşlerinde satın aldığı..
Sıfır kilometrede bir spor arabaydı belki de
Yaşamına güç katan hayalinin köşesindeki..

Ve nar gibi kızarmış dalında,
Isırılmayı bekleyen bir elma!

Öyküsünün başlangıcı gibi,
Sonu da kırmızı bir çizgiden ibaretti.

Yaşama kırmızı bakmasının sebebi bu muydu?

Onca sıkıntının arasında, hep yanan bir yürek taşırdı..
Belli ki, düşen korlardı içine, ayrılışlarda..

Ve hasretin şafakla birleştiği o kırmızı çizilirdi yeniden...

Yine o kırmızı çizgiydi karşıma çıkan..
Bazen üç nokta; ama kırmızı...

Ve Japon Gülü!

Dilek KESGİN

9 Kasım 2019 Cumartesi

*TÜRK'ÜN SON BAŞBUĞU ATATÜRK


Ağlayalım Atatürk'e
Bütün dünya kan ağladı
Başbuğa olmuştu ülke
Geldi acem can ağladı

Şüphesiz bu dünya fani
Tanrının aslanı hani
İnsi cinsi cem'i mahluk
Hepisi birden ağladı

Doğu batı cenup şimal
Aman Tanrı bu nasıl hal
Atatürk'e oldu zeval
Yas çekip mebusan ağladı

İskenderi zülgarneyin
Çalışmadı buncaleyin
Her millet Atatürk deyin
Cemiyeti akvam ağladı

Atatürkün eserleri
Söylenecek bundan geri
Bütün dünyanın her yeri
Ah çektiler tan ağladı

Fabrikeler icat etti
Atalığın ispat etti
Varlığın Türk'e terketti
Döndü çark devran ağladı

Bu ne kuvvet bu ne kudret
Varıdı bunda bir hikmet
Bütün Türkler İnönü İsmet
Gözlerinden kan ağladı

Tren hattı tayyareler
Türkler giydi hep karalar
Semerkantı buharalar
İşitti her yan ağladı

Siz sağolun Türk gençleri
Çalışanlar kalmaz geri
Mareşal Fevz'askerleri
Ordular teğmen ağladı

Zannetme ağlayan gülmez
Aslan yatağı boş kalmaz
Yalınız gidenler gelmez
Her gelen insan ağladı

Uzatma Veysel bu sözü
Dayanmaz herkesin özü
Koruyalım yurdumuzu
Dost değil düşman ağladı

6 Kasım 2019 Çarşamba

*RUBAİ


Ben bir bahçıvanım sen benim
Yedi yılda açan gülümsün
Erişilmez oluşun yıldırmıyor beni
Belki bilhassa bundan dolayı makbülsün...

Nazım HİKMET

3 Kasım 2019 Pazar

*YÜREĞİM DAĞLARDA KALDI



Bir dağ başında olmalıydık şimdi seninle
Uzanıp çimenlerin üstüne
Şiirler okumalıydık mavi ırmaklara
Öpüp güneşi alnından sevdiğimizin
Sisler aralanınca çekip gitmeliydik

Şimdi bir dağ başında olmalıydık seninle
Oturup bir gönül sofrasına
Dostluğa kadehler kaldırıp
İçimizdeki yangını bölüşmeliydik
Bir pınarın soğuk buğusuna daldırıp ağzımızı
Çatlayan dudaklarımızla hayatı öpmeliydik
Sular aydınlanınca çekip gitmeliydik

Bir dağ başında olmalıydık şimdi seninle
Türküler söylemeliydik esen yellere
Unutup acıyı ayrılığı gurbeti
Hasreti içimizin yangınına gömmeliydik
Kapılar kapanınca karanlığa
Yollar aydınlanınca çekip gitmelidik
Bir dağ başında olmalıydık şimdi seninle
Issızda bağrını döven bir ırmak gibi
Dizleri kanamış bir çocuk gibi doyasıya ağlamalıydık
Çıkarsız dostluklar kirlenmemiş sevgiler
Ve dünyadaki tüm güzel şeyler adına
Çirkinliklere çirkefliklere dayanmalıydık
Obalar sıralanınca karşı sırtlara
Gün aydınlanınca çekip gitmeliydik

Sen gülünce ne güzelde gülümserdi beyaz gül
Nasılda sevinçle gelirdi dağlara bahar
dallar tomurcuklanır kuşlar öter sular çağıldar
çocuklar ardından muştular bölüşmeye koşardı
bir kervan alıp giderdi başını bilinmeyen diyarlara

şimdi ne yana baksam gözlerin doluyor usuma ah
gelincikleri okşuyor ellerin
gülüşün ki çiçeklerin bir başka adıydı karlı yamaçlarda
yitik bir mevsimin kıyısında kaldı anılarımız
savrulmuş ömrümüzün her yaprağında bir şiir sarardı

Şimdi yoksun rüzgarlar seni üşür türküler seni söyler
Her bahar bir çiçek büker boynunu
Bir menekşede açar gözlerin
Büyür yüreğimin kıvrımlarında
Sular ağıtlarla çağlayıp gider

Şimdi sen yoksun diye
yokluğuna kahırlanan dağlar ah çeker
sevdasına sızılar düşer kuşların
çimenler sararır geceler kararır
ay uzak tepelerin ardına çekilir
bütün yıldızlar sırtını döner çocuklara

Mavi ne de çok yakışırdı gülüşüne ah kardeşim
En çok da papatyalar yıkıldı gidişine
Bir de alnı munzur işlemeli kızlar

Şimdi hangi ırmak soğutur yürek yangınımı
Hangi dağ bölüşür acımı hangi pınar hangi bahar
Efkarımı hangi rüzgar dindirir
Irmağım pınarım sendin dağım rüzgarım sen baharım sen

Nuri CAN

*SİSLER BULVARI


Elinin arkasında güneş duruyordu
Aylardan kasımdı üşüyorduk
(…)
Sisler bulvarı’na akşam çökmüştü
Omuzlarımıza çoktan çökmüştü
Kesik birer kol gibi yalnızdık
Atilla İlhan