29 Eylül 2009 Salı

*GÜLÜŞÜN EKLENİR KİMLİĞİME



Gün biter gülüşün kalır bende
anılar gibi sürüklenir bulutlar
Ömrümüz ayrılıklar toplamıdır
yarım kalan bir şiir belki de

Aykırı anlamlar arayıp durma
güz biter sular köpürür de
kapanmaz gülüşünün açtığı yara
uçurum olur cellat olur her gece

Her gece yeniden bir talan başlar
acı ses olur, ses deli bir yağmur
eski bir eylüle gireriz böylece

Sığındığım her yer adınla anılır
ben girerim, sokağı devriyeler basar
bir de gülüşün eklenir kimliğime

Ahmet TELLİ

DUYGULARIN YORUMU




Uzun zaman önce, dünya yaratılmadan, insanlar dünyaya ayak basmadan önce,
iyi huylar ve kötü huylar ne yapacaklarını bilemez vaziyette dolanıyorlarmış.
Bir gün, toplanmışlar ve her zamankinden daha sakin oturuyorlarken Saflık ortaya bir fikir atmış:
"Neden saklambaç oynamıyoruz?"
Ve hepsi bu fikri beğenmiş ve hemen çılgınlık bağırmış:
‘’Ben ebe olmak ve saymak istiyorum, Ben ebe olmak istiyorum!" ve başka hiç kimse Çılgınlığı arayacak kadar çıldırmadığı için, Çılgınlık bir ağaca yaslanmış ve saymaya başlamış, 1, 2, 3 ....Ve Çılgınlık saydıkça,iyi huylarla kötü huylar saklanacak yer aramışlar.
Şefkat Ay'ın boynuzuna asılmış;
İhanet çöp yığınının içine girmiş;
Sevgi bulutların arasına kıvrılmış;
Yalan bir taşın altına saklanacağını söylemiş ama yalan söylemiş çünkü gölün dibine saklanmış;
Tutku dünyanın merkezine gitmiş;
Para hırsı bir çuvalın içine girerken çuvalı yırtmış.
Ve Çılgınlık saymaya devam etmiş, 79, 80, 81, 82.....
Aşkın dışında bütün iyi huylar ve kötü huylar o ana kadar zaten saklanmış.Aşk, kararsız olduğu gibi, nereye saklanacağını da bilmiyormuş..
Bu bizi şaşırtmamalı çünkü hepimiz Aşkı saklamanın ne kadar zor olduğunu
biliriz.Ve Çılgınlık 95, 96, 97... ya gelmiş ve 100'e vardığı anda, Aşk sıçrayıp güllerin arasına girmiş ve saklanmış.Ve Çılgınlık bağırmış :
"Sağım solum sobedir, geliyorum!", ve arkasını döndüğünde, ilk önce
Tembelliği görmüş, o ayaktaymış çünkü saklanacak enerjisi yokmuş. Sonra Şefkati ayın boynuzunda görmüş ve İhaneti çöplerin arasında, Sevgiyi bulutların arasında, Yalanı gölün dibinde ve Tutkuyu dünyanın merkezinde, hepsini birer birer bulmuş, sadece biri hariç
Ve Çılgınlık umutsuzluğa kapılmış, en son saklı kişiyi bulamamış, derken
Haset, bulunamadığı için haset duyarak,Çılgınlığın kulağına fısıldamış:
"Aşkı bulamıyorsun, O güllerin arasında saklanıyor."Ve Çılgınlık çatal şeklinde tahta bir sopa almış, ve güllerin arasına çılgınca saplamış,saplamış, saplamış, ta ki yürek burkan bir haykırma onu durdurana kadar. Ve haykırıştan sonra, Aşk elleriyle yüzünü kapayarak ortaya çıkmış, ve parmaklarının arasından gözlerinden iki sicim gibi kan akıyormuş, Çılgınlık Aşkı bulmak için heyecandan Aşkın gözlerini çatal sopa ile kör etmiş.
"Ne yaptım ben? Ne yaptım ben?’’ Diye bağırmış.
"Seni kör ettim. Nasıl onarabilirim?" Ve Aşk cevap vermiş,
"Gözlerimi geri veremezsin. Ama benim için bir şey yapmak istersen, benim kılavuzum olabilirsin."
Ve o günden beri, Aşkın gözü kördür ve her zaman Çılgınlık yanındadır..."

*ŞAH BEYİTLER-22



Suya virsün bağban gülzârı zahmet çekmesün
Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gülzâra su

Fuzuli

Ey Sevgili;
Bahçıvan gül bahçesini sele versin, boş yere zahmet çekmesin;
çünkü bin gül bahçesine su verse de senin yüzün gibi bir gül açılmaz.

Hzl. İbrahim Cemal TORUN
Özel Adana Gündoğdu Koleji
T.D. ve Edb.Öğretmeni

28 Eylül 2009 Pazartesi

*BEN ÖLÜRSEM AKŞAMÜSTÜ ÖLÜRÜM



Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
Şehre simsiyah bir kar yağar
Yollar kalbimle örtülür
Parmaklarımın arasından
Gecenin geldiğini görürüm

Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
Çocuklar sinemaya gider
Yüzümü bir çiçeğe gömüp
Ağlamak gibi isterim
Derinden bir tren geçer

Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
Alıp başımı gitmek isterim
Bir akşam bir kente girerim
Kayısı ağaçları arasından
Gidip denize bakarım
Bir tiyatro seyrederim

Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
Uzaktan bir bulut geçer
Karanlık bir çocukluk bulutu
Gerçeküstücü bir ressam
Dünyayı değiştirmeye başlar
Kuş sesleri, haykırışlar
Denizin ve kırların
Rengi birbirine karışır

Sana bir şiir getiririm
Sözler rüyamdan fışkırır
Dünya bölümlere ayrılır
Birinde bir pazar sabahı
Birinde bir gökyüzü
Birinde sararmış yapraklar
Birinde bir adam
Her şeye yeniden başlar

Ataol BEHRAMOĞLU

25 Eylül 2009 Cuma

*AŞK BİTTİ


Resim:Mine ERDİNİ

Bir aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da
Uzun bir hastalık gibi
Aralıksız dinlediğim alaturka bir fasıl gibi
Gökyüzüne bakmayı, dostlara mektup yazmayı
Çiçekleri sulamayı unutmuşluğum gibi
Bitti.

Bir aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da

Yürümeyi yeniden öğrenen felçli bir çocuk gibi
Sokağa çıkmalıyım şimdi ve çoktandır
İhmal ettiğim dostlara yeni bir adres bırakmalıyım
Pencereleri açmalı, kitapları düzenlemeliyim
Belki bir yağmur yağar akşama doğru
Yarıda bıraktığım şiirleri tamamlarım

Aşk da bitti diyordu ya bir şair
Aşk bitti işte tam da öyle

Ahmet TELLİ

24 Eylül 2009 Perşembe

*DERS ALINMIŞ BAŞARISIZLIK EN BÜYÜK BAŞARIDIR.















Bir gün, bir çiftçinin eşeği kuyuya düşer.
Adam ne yapacağını düşünürken, hayvan saatlerce anırır.
En sonunda çiftçi, hayvanın yaşlı olduğunu ve kuyunun da zaten
kapanması gerektiğini düşünür ve eşeği çıkartmaya değmeyeceğine karar verir. Bütün komşularını yardıma çağırır. Herbiri birer kürek alarak kuyuya toprak atmaya başlarlar.
Eşek ne olduğunu fark edince, önce daha beter bağırmaya başlar. Sonra, herkesin şaşkınlığına, sesini keser.
Birkaç kürek toprak daha attıktan sonra, çiftci kuyuya bakar. Gözlerine inanamaz.
Eşek, sırtına düşen her kürek toprakla müthiş bir şey yapmakta, toprağı aşağıya silkeleyerek yukarı çıkmasına basamak hazırlamaktadır.
Bir süre sonra, komşular toprak atmaya devam edince, herkesin şaşkınlığı altında eşek, kuyunun kenarından dışarı bir adım atıp, koşarak uzaklaşır!

Hayat üzerinize hep toprak atacaktır; her türlü pislik ile.
Kuyudan çıkmanın sırrı, bu pisliği silkeleyip bir adım yükselmektir.

Sıkıntılarımızın herbiri bir adımdır. En derin kuyulardan bile yılmayarak, usanmayarak çıkabiliriz.
Silkelenin ve biraz daha yukarı çıkın.

Mutlulugun 5 basit kuralını unutmayınız:

1. Kalbinizi nefretten arındırın - Affedin.
2. Düşüncelerinizi endişelerinizden arındırın - Çoğu zaten hiç gerçekleşmez.
3. Basit yaşayın ve elinizdekilerin kıymetini bilin.
4. Daha çok verin.
5. Daha az bekleyin.(mümkünse hiç beklemeyin)

Teşekkürler Bahar KANBEROĞLU

23 Eylül 2009 Çarşamba

*ZİHİNSEL GÜÇ



İki çocuklu bir aile hafta sonunu piknik yaparak geçirmeye karar verirler. Piknik yerine vardıklarında anne yemeği hazırlarken, çocuklar babalarıyla birlikte yürüyüşe çıkar. Uzun bir yürüyüşten sonra oldukça yorulan küçük çocuk yalvarırcasına bakan gözlerle, "Babacığım çok yoruldum. Lütfen beni kucağında taşır mısın?"der. Baba;"Ben de yorgunum oğlum"' der demez çocuk ağlamaya başlar. Baba tek kelime etmeden ağaçtan bir dal keser. Dalı bıçakla biçimlendirip, çocuğa zarar vermeyecek biçimde yontar. Sonra dalı oğluna verir."Al oğlum, sana güzel bir at" der. Çocuk sevinçle dal parçasından yontulmuş ata biner ve sıçrayarak, ata vurarak annesinin yanına doğru gitmeye başlar. Babasını ve ablasını geride bırakmıştır bile...
Baba gülerek, kızına:
 "İşte yaşam budur kızım. Bazen zihnen ya da bedenen kendini çok yorgun hissedeceksin. İşte o zaman kendine değnekten bir at bul ve neşe ile yoluna devam et. Bu at bir arkadaş, bir şarkı, bir çiçek, bir şiir ya da bir çocuğun tebessümü olabilir."der…

*KEŞKE DEMEK İSTEMİYORSAN...



Eğer; ilerde bir gün arkanı dönüp KEŞKE demek istemiyorsan üç şeyi doğru seç.

EŞİNİ DOĞRU SEÇ...
Doğru eş her zaman uzun zaman flört ettiğin kişi değildir. Önemli olan kısa zamanda da olsa fikirlerinin uyuştuğu, yaşam tarzlarının benzediği, espri anlayışının yakın olduğu, zor zamanların da hep yanında olacağını bildiğin, dertlerini, sevinçlerini paylaşabileceğin, fikirlerine, olaylara bakış açısına güvendiğin, senin fikirlerine saygı duyan, konuşmaktan sıkılmayacağın, hayata küstüğün zaman seni kabuğundan çıkartıp eğlendirebilen, gözlerine baktığında ne söylemek istediğini anladığın, aynı zamanda iyi bir arkadaş, fiziksel görünüşün dışında da seni sen olduğun için sevebilecek ve bunu kaldırabilecek birini eş olarak seçmelisin! ! !
Dünya da böyle biri var mı? diye sorabilirsiniz şimdi. Emin ol var! Tabii ki sayıları fazla değil. Hatta hayatta insanın karşısına ya 1 ya da 2 kere çıkar, belki de hiç çıkmaz... Önemli olan onu fark edebilmek. Eğer bu satırları okunduğunda aklından bu özellikleri barındıran bir isim geçirmişsen çok şanlısın. Ne olursa olsun onunla birlikte olmak için elinden geleni yap. Çünkü bir daha onun gibisini bulma şansın çok az emin ol. Bütün aptal âşıklar gibi ilk hareketi ondan beklersen çok geç kalırsın. Eğer bu satırlar sana böyle birini çağrıştırmıyorsa.
Onu fark edebilmek için sadece etrafına bakman yeterli olacaktır.
Çünkü o da sana bakıyor olacak! ! !

İŞİNİ DOĞRU SEÇ...
Doğru iş rahat iş değildir. Çok kazandıran iş de değildir. Kariyer de değildir. Klimalı büro ortamı da değildir. Doğru iş olmaktan zevk aldığın yerdir. Sabahleyin kalktığında gitmekte üşenmediğin, bıkmadığın yerdir.
Tabii yanında rahatlık, para, kariyer varsa ne ala...

ARKADAŞLARINI DOĞRU SEÇ...
Çok sayıda arkadaşın olması 'iyi arkadaşın' olduğunun ispatı değildir. Güzel günlerde arkadaşlıklar geçicidir. Mutluluklarının yanında, acılarını da paylaşabileceğin, fikirlerine ihtiyaç duyabileceğin, her zaman yanında olmasını isteyeceğin, senin madden değil manen zengin eden, bir tek arkadaş sana çok şeyler katacaktır.
"Alıntıdır"

*VATANDAŞ "TÜRK OSMAN" IN BİR GÜNÜ



Osman Bey, sabah saat 7.00'de Casio masa saatinin alarmıyla gözlerini açtı. Puffy yorganını kaldırdı. Hugo Boss pijamalarını çıkarıp Adidas terliklerini giydi. WC'ye uğradıktan sonra banyoya geçti. Clear şampuan ve Protex sabunuyla duşunu aldı. Colgate ile dişlerini Fırçaladı . Rowenta ile saçlarını kuruttu. Bill's gömleğini ve Pierre Cardin takımını giydi. Lipton çayını içti. Sony televizyonda medya özetlerini ve flash haberleri izledi. Citizen kol saatine baktı. Aile fertlerine 'çav' deyip Hyundai otomobiline bindi. Blaupunkt radyosunu açarak, rock müziği buldu. Ağzına bir Polo şeker attı . Şehrin göbeğindeki Mega Center'daki ofisine varınca, Casper bilgisayarını çalıştırdı. Microsoft Excel'e girdi. Ofisboy'dan Nescafe'sini istedi. Saat 10.00'a doğru açlığını yatıştırmak için Grissini yedi.

Öğlen Wimpy's Fast Food kafeteryaya gitti. Ayaküstü, Coca Cola ve hamburgeri mideye indirdi. Camel sigarasını yakıp Star gazetesini karıştırdı. Aksam üzeri iş çıkışı Image Bar'a uğrayıp JB'sini yudumladı, sonra köşedeki Shopping Center'a uğradı . Eşinin sipariş ettiği Persil Supra deterjan, Ace çamaşır suyu, Palmolive şampuan, Gala tuvalet kağıdı , Sprite gazoz ve Johnson kolonyayı alarak kasaya yanaştı.

Bonus kartıyla faturayı ödedi. Hafta sonu eşi Münevver'le Galleria'ya giden Osman Bey, Showroom'lar dolaşıp Kinetix ayakkabı, Lee Cooper blue jean satın aldı. Aksam evde bir gazetenin verdiği TV Guide'a göz atan Osman Bey,kanallar arasında zapping yaparak, First Class,Top Secret, Paparazzi gibi programlar izledi. Ayni anda Outdoor dergisini karıştırdı. saat 22.00'ye doğru Show'da Türk dili üzerine panel başladı.

Uykusu gelen Osman Bey, televizyonu kapatıp yatak odasına geçerken, kendini mutlu hissetti. "Ne mutlu Türk'üm diyene!" diye gerindi ve uyudu. Hala da uyuyor.

ANLAYANA...

*YAVAŞ YAVAŞ ÖLÜRLER




Yavaş yavaş ölürler
Seyahat etmeyenler

Yavaş yavaş ölürler
Okumayanlar, müzik dinlemeyenler,
Vicdanlarında hoşgörüyü barındırmayanlar.

Yavaş yavaş ölürler
Alışkanlıklarına esir olanlar,
Her gün aynı yolları yürüyenler,
Ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler,
Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile girmeyenler.
Bir yabancı ile konuşmayanlar.

Yavaş yavaş ölürler
Heyecanlardan kaçınanlar,
Tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı görmek istemekten kaçınanlar.

Yavaş yavaş ölürler
Aşkta ve işte bedbaht olup yön değiştirmeyenler,
Rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar,
Hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin dışına çıkmamış olanlar.

Pablo NERUDA

*MAVİ RANDEVU



Mavi bir elbiseyle gelmiştin, gökyüzü maviydi..
Getirdiğin rüzgarla ev kokuyordun..
Kolun koluma değiyordu, omzun omzuma..
Mendilin maviydi, gökyüzü maviydi..

Bin dokuz yüz kırk iki baharıydı
Bahçeli pencereler önünde geziyorduk,
Gözlerimiz buluşuyordu, ürperiyordum

Gökyüzü maviydi, mendilin maviydi

Sıcak nefesin yüzüme değiyordu
"Evlenebilir miyiz" diye sormuştum,
Yürüyüşün değişmiş, yüzün penbeleşmişti;
Mavi elbiseler içindeydin, gökyüzü maviydi.

Elini elime verdin, ayrılıyorduk,
Gözlerin gözlerimde, dudakların ıslak,
"Sık sık konuşalım" demiştin; gittin..
Mendilin maviydi, gökyüzü maviydi..

Celal SILAY

*ÖMER'İN DEDESİNE YAZDIĞI MEKTUP




Ömer ESKİTARK-Hollanda


*BABASIZ GEÇEN BİR BAYRAM



20 Eylül Babamın Doğum Günü Ve Bayram
Sensiz 14 yıl geldi geçti baba, iyi veya kotu yaşandı bitti. Eylül ve Mart ayı benim için zor dönemler oldu, 20 sayısı ise aklıma, beynime, yüreğime kazındı. 20 Eylül bayram dediler nutkum tutuldu, 20 Eylül babamın doğum günü dedim. Sensiz gecen günler ne kadar zormuş her gecen gün daha iyi anladım. Her zorda kaldığımda ilk sığındığım yer senin yanındı, ilk sana anlatırdım, seninle konuşur, senden akıl alırdım. Seni her zaman ama her zaman kendime örnek aldım. Seni çok sevdim öyle çok sevdim ki baba anlatmak için hiç bir kelime bulamıyorum sadece yaşıyorum. Anlat deseler sevdim iste o adamı derim. Bakışı, duruşu, aklı, zekâsı, merhameti, yüreği, insanlığı ile sevdim derim. Herkesten farklıydın baba, her zaman kendi doğrularınla yaşadın. İnancın, düşüncen, fikrin hepsi sana özeldi.
Her anneme gittiğimde evde bir şeyin eksikliğini görüyorum, sen yoksun fakat kokun halâ var. Her bayramlarda evin içinde bir sessizlik, bütün çocukların bir arada, annemiz ise yanımızda seni konuşuruz babam diye söz ederiz. Sensiz bu kadar çocuğu bir arada tutmak hiçte kolay değilmiş. Annemde bazen soyluyor yoruldum artik hiç gücüm kalmadı, zormuş bu kadar yükü taşımak zormuş diyor. Babanın gölgesi yetiyormuş diyor. Doğru soyluyor senin o evde bulunman dahi yetiyordu aksam eve geldiğinde anneme nasıl geçti günün Gül? Çocuklar akilli durdu mu? Demen dahi yetiyormuş baba.
Oğlum bana soruyor? “Anne senin baban var mı? Hani nerde peki” diyor. Ben de anlatıyorum seni, anlatıyorum benim babam Allah’ın yanında oğlum diyorum. Her Türkiye’ye geldiğimde oğlumla ve esimle beraber ziyaretine geliyoruz. Gösteriyorum bak benim babam burada yatıyor simdi o Allah’ın yanında diyorum. Yüzüme bakıyor peki neden bizimle konuşmuyor neden göremiyoruz diyor. Oğlum ilk defa küçük ellerini açtı dua etti. Allah’ım benim babam her zaman yanımda olsun tamam mı dedi dua etti. Hasretliğin ise hiç bitmiyor, hafifledi sanıyorum ama öyle değilmiş bir an oluyor acını hala bugün olmuş gibi yaşıyorum her seferinde daha çok arıyorum yokluğunu, daha çok hissediyorum yalnızlığımı.
Sensiz gecen 14 yılda baba doğrularımla, yanlışlarımla yaşadım. Yeri geldi hatalar yaptım, çıkmazın içindeyken çırpındım durdum. Türk olduğumu unuttum ama hiç bir zaman senin kızın olduğumu unutmadım. Bana söylediğin sözler her zaman kulağımda küpe kaldı, bundan sonrada öyle kalacak. Her zaman söylediğin ne olursan ol kim olursan ol ama insan gibi insan ol, doğru söyle canımı iste canımı veririm ama yalan olmasın derdin ya babam şimdiye kadar yalan olmadı bundan sonrada olmaz. Senin yaşamadığını çocuklarına yaşattın, bizler için elinden geleni yaptın maddi ve manevi desteğini hiç bir zaman bizden esirgemedin. Her şey için çok ama çok teşekkür ediyorum baba. İyi ki senin kızın olarak dünyaya gelmişim, dünyaya yeniden gelecek olsam yine senin kızın olmak isterim. Seninle her zaman gurur duydum babam derken yürekten dedim. Seni çok sevdim baba sevgimi anlatamıyorum ki sadece yaşıyorum yürekten yaşıyorum. Seni çok Seven hiç unutmayan kızın.

Sümeyla ESKİTARK-Hollanda

19 Eylül 2009 Cumartesi

*CAN YÜCEL'DEN DOSTLARA......



Yalnızlığa dayanırım da, bir başınalığa asla,
Yaşlanmak hoş değil, duvarlara baka baka.
Bir dost göz arayışıyla,
Saat tıkırtısıyla...
Korkmam geçinip gideriz biz mutlulukla,

Ama;
''Günün aydın, akşamın iyi olsun'' diyen biri olmalı.
Bir telefon çalmalı ara sıra da olsa kulağımda.

Yoksa zor değil, hiç zor değil,
Demli çayı bardakta karıştırıp,
Bir başına yudumlamak doyasıya.
Ama ''Çaya kaç şeker alırsın?''
Diye soran bir ses olmalı ya ara sıra...




Can YÜCEL

17 Eylül 2009 Perşembe

*ŞAH BEYİTLER-21



Şeb-i hicrân yanar cânım döker kan çeşm-i giryânım
Uyarır halkı efgânım kara bahtım uyanmaz mı ?
Fuzuli
Ayrılık gecesi benim canım yanar gözlerim kan ağlar.
Feryadım tüm halkı uyandırır da kara bahtım uyanmaz mı?
Hzl. İbrahim Cemal TORUN
Özel Adana Gündoğdu Koleji
T.D. ve Edb.Öğretmeni

Paylaş

16 Eylül 2009 Çarşamba

*YALNIZCA KANATLARINA GÜVEN

aşkımız bir gün uçup giderse aramızdan sevgilim
sırt çantalı bir duman gibi
bir melekle çarpışan kelebeğin kanadından dökülen toz
bir çağlayanda sürüklenen bir dal parçası gibi
istemediğimiz yerlere giderse aşkımız
sevgilim
yalnızca kanatlarına güven

kendi yarattığımız boşluğun ucunda
sıkı sıkı tuttuğumuz bir kapı koludur yaşam
ve aşk, en derin kuyumuza düşen keman
yürüdüğümüz yollar daralırken
çökerken altımızdaki merdivenler
sevgilim
yalnızca kanatlarına güven

sevdalılar bilir
bir kuş yağmurudur ilkbahar
sevmeyi beceremeyenlerin koyduğu yasaklar
çözülüp gider çocuk gölgelerinde yazın
ve ağzımızın içinde dağılır aşk
sapsarı bir şeker gibi erirken sonbahar
bitmeyen bir kıştan söz açılırsa sevgilim
sevgilim
yalnızca kanatlarına güven

elimi uzattığımda sana gemileri göstermek için
dümende kan kokusuyla bayılmış bir kaptan
ateşin yüreğine sürüklenen bir ülke ufukta
ve çekirge sürüleri yolcu bavullarından çıkan
sevgilim
dökülürken tüyleri
savaş uçaklarına çarpan güvercinlerin
her gün değişen atlasların içinde tara saçlarını
ve yalnızca kanatlarına güven

götürürlerse bir gün beni ellerim iplerle bağlı
şiirlerimin bilmediği yerlere ve hiç kimsenin
alnımdan fırlayacak göçmen bir kuş gibi dur
dünyanın paslanmış sırtında
ve bensizliğe havalanırken
korkma sevgilim
sevgilim
yalnızca kanatlarına güven
Akgün AKOVA

*ÇİZGİ

Karakabaklı "Aşk-ı Memnû Kayası"

Kendimi sileceksem,
Bilirim sende varım.
Senin ben yarısıyla seni ben tamamlarım.
Seni sende bütünler,
Sana sende inanır,
Seni sende silerim,
Seni bende yazarım...

Özdemir ASAF

*NE BÖYLE SEVDALAR GÖRDÜM


Ne zaman seni düşünsem
Bir ceylan su içmeye iner
Çayırları büyürken görürüm
Her akşam seninle
Yeşil bir zeytin tanesi
Bir parça mavi deniz
Alır beni
Seni düşündükçe
Gül dikiyorum ellerimin değdiği yere
Atlara su veriyorum
Daha bir seviyorum dağları.
İlhan BERK

15 Eylül 2009 Salı

*ANGEL



 
Ey bütün bir evrenin
En seçkin yaratığı olan sen!
Sen ki;
İki gözümden ve canımdan
Daha da azizsin.
Ey güzel kimse!
Candan aziz birşey yoktur.
Sen bana;
Candan da yüz kere daha azizsin.
 
Hayyam

13 Eylül 2009 Pazar

*SEN VE BEN

Gün görmeden geçti yine
Dün oldu yaşanmadan yine
Yarın yar olduğundan habersizken
Ansızın geçer gider zaman
Söyle şimdi sence
biz dargın mıyız
Söyle şimdi sence
biz ayrıldık mı
Söyle sen ve ben bu kadar yazık mıyız
Sen ve ben biz etmiyor artık
Yani şimdi yasak mıyım sana
Yani şimdi uzak mı sığmalı aramıza .
Yani sen ve ben bu kadar yazık mıyız
Sen ve ben biz etmiyor artık
Nilüfer

*ŞAH BEYİTLER-20


Yoluna cânım revân etsem gerek cânâ dedim
Yüzüme bin can ile baktı dedi cânın mı var
ZÂTİ


Ey sevgili senin yoluna canımı vermeli, sana kurban olmalıyım, dedim.
Yüzüme öfke ile baktı, senin canın da mı var, diye söylendi.
Çünkü sevgili daha önce âşığın canını almıştı. Âşık daha neyini feda edebilir ki?


Hzl. İbrahim Cemal TORUN
Özel Adana Gündoğdu Koleji
T.D. ve Edb.Öğretmeni

12 Eylül 2009 Cumartesi

*PERİLER AŞKA UÇAR


ne güzel çarşaflar sererdin aşka
üstünde serin kanatların yelken açardı
bir gün kim bağırdıysa uyandık birbirimizden
-deniz bitti, boğuluyorum, camı açsana!
denizin üstünde uyku yasaklandığından beri
karadayım, boğulsam da kırpmıyorum gözlerimi
her zaman benim gözlerim değil uykusuz
görüyorum beni okşayan gözlerindeki geceyi
yakılacak öyle çok sır var ki bu ormanda
yine sen tutuştur, yine bir avuç suyun
uslandırsın deli çiçekleri ezen kötü sözleri
derim ki: - aşk varmış o perinin çırptığı her kanatta!
Haydar ERGÜLEN

10 Eylül 2009 Perşembe

*KARIMA MEKTUP

KARIMA MEKTUP
Bir tanem!
Son mektubunda:
"Başım sızlıyor
yüreğim sersem!"
diyorsun.
"Seni asarlarsa
seni kaybedersem;"
diyorsun;
"yaşayamam!"
Yaşarsın karıcığım,
kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgârda;
yaşarsın, kalbimin kızıl saçlı bacısı
en fazla bir yıl sürer
yirminci asırlarda
ölüm acısı.
Ölüm
bir ipte sallanan bir ölü.
Bu ölüme bir türlü
razı olmuyor gönlüm.
Fakat
emin ol ki sevgili;
zavallı bir çingenenin
kıllı, siyah bir örümceğe benzeyen eli
geçirecekse eğer
ipi boğazıma,
mavi gözlerimde korkuyu görmek için
boşuna bakacaklar
Nâzım'a!
Ben,
alaca karanlığında son sabahımın
dostlarımı ve seni göreceğim,
ve yalnız
yarı kalmış bir şarkının acısını
toprağa götüreceğim...
Karım benim!
İyi yürekli,
altın renkli,
gözleri baldan tatlı arım benim;
ne diye yazdım sana
istendiğini idamımın,
daha dava ilk adımında
ve bir şalgam gibi koparmıyorlar
kellesini adamın.
Haydi bunlara boş ver.
Bunlar uzak bir ihtimal.
Paran varsa eğer
bana fanila bir don al,
tuttu bacağımın siyatik ağrısı,
Ve unutma ki
daima iyi şeyler düşünmeli
bir mahpusun karısı.
Nazım Hikmet RAN

*GİDEN GENÇLİĞE GAZEL


Umudum, heyecanım bitmez pınardı bitti
Gençliğim deli dolu esen rüzgardı gitti

Neydi o sarhoşluklar? Dünyaya boş vermekler?
O bir başka mevsimdi, bir ilkbahardı gitti.

Tadı, rengi değişti birer birer her şeyin
En mutlu, en doyulmaz yaşantılardı gitti

Çektiler ellerini elimden sevgililer
Bir zaman bu gönülde kimler yaşardı? Gitti.

Hani hiç bitmeyecek sandığım güzellikler?
Ne sevinçler, arzular ve neler vardı gitti.

Kalakaldım ortada böyle ben param parça
Her gelen yüreğimden bir şey kopardı gitti.

Hey benim doymadığım deli fişek gençliğim!
İçimde bir zamanlar bir kor yanardı bitti....…
Ümit Yaşar OĞUZCAN

*YAZ BİTTİ


yazın bittiği her yerde söylenir
söylenmeyen şeyler kalır geriye
ve sonra hiç bir şey olmamış gibi
ağır, usul bir hazırlık başlar
uykuya benzer yeni bir mevsime
orda, burda, ev içlerinde, kır kahvelerinde, deniz
kenarlarında
incelen yazın akşam esintilerinde
zaman usulca sıyrılır aramızdan
ta içimizde duyarız gelecek günlerin geçmişini
başka ne gelir elimizden
büyük bir uzaklığa gülümseyerek
geçiştiririz
ıskaladığımız şeyleri
yatıştırıcı rüzgarlar
dışavurur içimizdeki lodosu, poyrazı, günbatımlarını
saklar bizi
gözlerimizdeki hüzne dinginlik adını verir
"seni iyi gördüm" diyenler
biz de iyi hissederiz kendimizi
elimizden başka ne gelir ki..
köşe başları, akşamüstleri, kokular,
tozar gider zamanın boşluğunda
karışır anıların kuytu belleğine
belki sonraları bir gün
hatırlanır aynı kederle
yazın bittiği her yerde söylenir
söyleyenler inanır bir şeylerin sahiden bittiğine
yaz biter
eskir geceler, serin, hüzünlü
yeni mevsime hazırlık: ömrün teyel yerleri
bir yanı telaş, bir yanı ürperten yaz sonu ikindileri
çıkarır sizi dalgın derinliğinizden
yaşadığınızı duyarsınız teninizde
bir zamanlar okumuş olduğunuz kitapları özlersiniz
sıcak odaları, beyaz temiz yastıkları
ahşap panjurları
yaz bitti
bitmeyen şeyler kaldı geride
yaz bitti
yaz bitti
yüksek sesle söylüyorum bunu kendime
her yerde söylendiği gibi
yaz bitti
yaz bitti
hiç bir şey hiç bir şey
hiç bir şey
yalnızca üşüyorum şimdi..

Murathan MUNGAN

8 Eylül 2009 Salı

*BENİ UNUTMA


Bir gün gelir de unuturmuş insan
En sevdiği hatıraları bile.
Bari sen her gece yorgun sesiyle
Saat on ikiyi vurduğu zaman
Beni unutma.
Çünkü ben her gece o saatlerde
Seni yaşar ve seni düşünürüm
Hayal içinde perişan yürürüm.
Sen de karanlığın sustuğu yerde
Beni unutma.
O saatlerde serpilir gülüşün
Bir avuç su gibi içime, ey yâr.
Senin de başında o çılgın rüzgar
Deli deli esiverirse bir gün
Beni unutma.
Ben ayağımda çarık, elimde asa
Senin için şu yollara düşmüşüm.
Senelerce sonra sana dönüşüm
Bir mahşer gününe de rastlasa
Beni unutma.
Hâlâ duruyorsa yeşil elbisen
Onu bir gün benim için giy.
Saksıdaki pembe karanfilde çiğ
Ve bahçende yorgun bir kuş görürsen
Beni unutma.
Büyük acılarla tutuştuğum gün
Çok uzaklarda da olsan yine gel
Bu ölürcesine sevdiğine gel.
Ne olur tanrıya kavuştuğum gün
Beni unutma.
Ümit Yaşar OĞUZCAN

*ŞAH BEYİTLER-19



Çoh aşka hives edeni gördim ki hevâsım
Terk etti senûn âşık-i nâlânunı görgeç

Fuzuli

Aşka heveslenen pek çok kişi gördüm ki bunlar senin
inleyen âşığını yani beni görünce bu hevesten vazgeçtiler.
Hzl. İbrahim Cemal TORUN
Özel Adana Gündoğdu Koleji
T.D. ve Edb.Öğretmeni

Paylaş

7 Eylül 2009 Pazartesi

*KIRILGAN

Kırılgan bir çocuğum ben
Yüreğim cam kırığı
Bütün duygulardan önce
Öğrendim ayrılığı
Saldırgan diyorlar bana
Oysa kırılganım ben
Gözyaşlarım mücevher
Saklıyorum herkesten
Ürküyorlar gözümdeki ateşten
Ürküyorlar dilimdeki zehirden
Ürküyorlar o dur durak bilmeyen
gözükara cesaretimden
Diyorlar: Bir yanı sarp bir uçurum,
Bir yanı çılgın dağ doruğu.
Oysa böyle yapmasam ben
Nasıl korurum içimdeki çocuğu?
Bir yanım çılgın nar ağacı
Bir yanım buz sarayı.

Murathan MUNGAN

3 Eylül 2009 Perşembe

*HAYAT TA BÖYLE, KENDİNİZİ ZORLAMAYIN


PROBLEMLERE ODAKLANMAK
ile
ÇÖZÜMLERE ODAKLANMAK ARASINDAKİ FARK
Durum 1:
NASA uzaya astronot gönderdiğinde tükenmez kalemlerin yer çekimi olmayan ortamda çalışmadığını fark etti (yerçekimi olmadığı için mürekkep kağıdın üzerine akmıyordu).



Çözüm 1:
Bu problemin çözümü NASA'ya on yıla ve 12 milyon dolara maloldu. Öyle bir tükenmez kalem ürettiler ki bu kalem, yerçekimsiz ortamda, yukarı yönde, suyun altında ve sıfırın altından 300 C 'ye kadar olan sıcaklıklarda yazı yazmaya olanak sağlıyordu.


Çözüm 2:
Peki Ruslar ne yaptı...??
Kurşun kalem kullandılar : )
Durum 2:
Japon yönetim sistemindeki en hatırda kalır çalışmalardan bir tanesi Japonya'daki en büyük kozmetik firmalarından birinde yaşanan boş sabun kutusu problemidir. Müşterilerden birisi firmaya, aldığı sabun kutusunun boş olduğu konusunda şikayette bulunmuştur.
Yetkililer hemen, üretilip paketlenen sabun kutularını sevkiyat birimine gönderen hattı izole ettiler. Bu sırada bir şekilde bir sabun kutusunun hattan içi boş şekilde geçtiği tespit edildi.
Yönetim, mühendislerine problemi çözmesi için talimat verdi..


Çözüm 1:
Mühendisler iki kişi tarafından kullanılan yüksek çözünürlükte bir X-ışını cihazı tasarlamak için ciddi uğraş verdiler. Bu sayede hattan geçen bütün sabun kutuları izlenebilecek ve boş olmadıklarından emin olunacaktı.
Çözüm 2:
Küçük bir şirketteki sıradan bir işçi aynı problemle karşılaştığında, X-ışını vb karmaşık şeylerle uğraşmadı, onun yerine farklı bir yol buldu. Güçlü endüstriyel bir elektrikli vantilatör alarak hatta doğru yöneltti. Vantilatörü açtığı anda dolu olan kutular hattan geçerken boş olanlar hattın dışına doğru savruldu.


Buradan çıkarılacak ders
* Her zaman hedefinizi belirleyin, ona odaklanın
* Yolunuza çıkan problemler için de,
Her zaman basit,kullanışlı ve sizi sonuca
götürecek çözümler tasarlayın işiniz daha kolay olsun
Teşekkürler:Bahar KANBEROĞLU

2 Eylül 2009 Çarşamba

*HER NE ARARSAN KENDİNDE ARA




"Ne Arıyorsan Kendinde Ara"...

Kişinin değeri nedir?
- Aradığı şeydir!

Eğer sen, can konağını arıyorsan, bil ki sen cansın.
Eğer bir lokma ekmek peşinde koşuyorsan, sen bir ekmeksin.
Bu gizli, bu nükteli sözün manasına akıl erdirirsen, anlarsın ki
Aradığın ancak sensin, sen.

Madendeki inciyi aradıkça madensin.
Ekmek lokmasına heves ettikçe ekmeksin.
Şu kapalı sözü anlarsan, anlarsın her şeyi;
Neyi arıyorsun, sen osun.

Senin canın içinde bir can var, o canı ara!
Beden dağının içinde mücevher var, o mücevherin madenini ara!
A yürüyüp giden sufi, gücün yeterse ara;
Ama dışarıda değil, aradığını kendinde ara.

Hz.MEVLANA

*ŞAH BEYİTLER-18



Ârif ol,ehl-i dil ol,rind-i kalender-meşrebi ol
Ne müselmân-ı kavî ne mülhid-i bi-mezheb ol…


Nef-î

Arif ol; gönül ehli ol;(bir) kalender-meşreb r’ind ol
Ne fazla sofu Müslüman ol, ne mezhepsiz bir Allahsız ol.
Haz.İbrahim Cemal TORUN

1 Eylül 2009 Salı

*BİLİM VE SANAT




Bilim ve sanat, bir kuşun iki kanadı gibidir.
Bu iki kanadı kullanabilen toplumlar uçar ve özgür olurlar.
Uçamayanlar ise tavuk olur...
"Tavuk toplum", önüne atılan bir avuç yemi gagalarken, arkadan yumurtalarının alındığının farkında bile olmaz!"...DARVIN

Teşekkürler Özkan ÖZLÜ