29 Ocak 2020 Çarşamba

*SERÇE



“Güneş değil, inandım
Serçeler başlatıyor sabahı..”

Şükrü Erbaş

26 Ocak 2020 Pazar

*GECE ŞARKISI



Âlemde gündüz gönlüme işkencedir;
Bence bayram ufukta gün bitincedir.

Günün geçit vermez karlı dağlarını
Sanki sihirbaz bir el eritincedir.

Bütün gün beklediğim bahar ki gece,
Gökte yıldızların da ümidincedir.

Yollar, yollarda nihayet içime denk,
Sonsuzlaşarak başı boş gidincedir

Ben ister güleyim, ister ağlayayım,
Sesimi yalnız kendim işitincedir.

Âlemde gündüz gönlüme işkencedir;
Bence bayram ufukta gün bitincedir.

Cahit Sıtkı TARANCI


16 Ocak 2020 Perşembe

*VASİYET


Hacıkırı Köyü-KARAİSALI

Yoldaşlar, nasip olmazsa görmek o günü,
Ölürsem kurtuluştan önce yani,
Alıp götürün
Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni.

Hasan beyin vurdurduğu
Irgat Osman yatsın bir yanımda
Ve çavdarın dibinde toprağa çocuklayıp
Kırkı çıkmadan ölen şehit Ayşe öbür yanımda.

Traktörlerle türküler geçsin altbaşından mezarlığın,
Seher aydınlığında taze insan, yanık benzin kokusu,
Tarlalar orta malı, kanallarda su,
Ne kuraklık, ne candarma korkusu.

Biz bu türküleri elbette işitecek değiliz,
Toprağın altında yatar upuzun,
Çürür kara dallar gibi ölüler,
Toprağın altında sağır, kör, dilsiz.
Ama bu türküleri söylemişim ben
Daha onlar düzülmeden,
Duymuşum yanık benzin kokusunu
Traktörlerin resmi bile çizilmeden.

Benim sessiz komşulara gelince,
Şehit Ayşe'yle ırgat Osman
Çektiler büyük hasreti sağlıklarında
Belki de farkında bile olmadan.

Yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani,
-Öyle gibi de görünüyor -
Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni
Ve de uyarına gelirse,
Tepemde bir de çınar olursa
Taş maş da istemez hani...

Nazım HİKMET

13 Ocak 2020 Pazartesi

*ŞAH BEYİTLER-104


Bir bûse mi, bir gül mü verirsin ? Dedi gönlüm ,
Bir nîm tebessümle, o âfet gülüverdi.


AÇIKLAMA ;

Gönlüm [o güzele] bir öpücük mü, bir gül mü verirsin diye sordu.
O âfet sevgili, yarım bir tebessümle gülüverdi ...
Zâtî

11 Ocak 2020 Cumartesi

*AYRILMAZ DEME



Ayrılmaz deme sakın…
Ayrılır.. Et tırnaktan…koyun kuzudan…yavru anadan..ayrılır…
Ayrılmaz deme…Ayrıldıysa Şems Mevlana’dan, 
Ayrıldıy’sa ay bile dünya’dan
Vakti gelince mecnun bile leyla’dan usul usul ayrılır…
Ayrılır görmez misin.
Bahçeler ayrılır, bağlar ayrılır,
Sıra sıra dizilen dağlar ayrılır,
Ansızın gelir ecel,
Gülenler ayrılır,ağlayanlar ayrılır
Ölenler ayrılır,Kalan sağlar ayrılır…
Bir muzice olur,Şavk ile hilal tam ortadan ayrılır,
İman edenler, inkar edenler ayrılır!
Firavundan elbette ki Hz.Musa ayrılır.
Cennetten iki sevgili kul iner aleme
Hz. Adem Hz. Havva’dan ayrılır..
Kardeş kardeşten huyda ayrılır
Yusuf Yakup’tan kuyuda ayrılır
Yağmurlar gökden,yapraklar daldan
Sırat ile cehennem cennet’ten ayrılır.
Kelimeler hece hece,sayılar rakam rakam
Cehennem derin derin,cennet bahçe bahçe
Peygamberler bile makam makam ayrılır..
Demir aldımı bir kere
Gemiler limandan ayrılır
Kalanlar gidenden,
Elveda sözü dil’den,gözyaşı gözden ayrılır
Kalp bile aynı çarpmaz her daim
Her duyguda ritim ritim ayrılır
Mevsimi geldi mi sılasından
Kanat çırparak Göçmen kuşlar da ayrılır
Bir insanoğlu düşmeye görsün
Düşman dost’dan dost düşmandan ayrılır
Yaşayan bilir ancak
İyi gün kötü günden ayrılır
Tarih tekerrür etmez
Bir ince detay ile,tekerrür bile birbirinden ayrılır..!

MEVLÂNA

9 Ocak 2020 Perşembe

*ŞAH BEYİTLER-103



 Efendi câhil isen gam yeme zamâne seni 
Yakıncacıkda ya aga eder yahud paşa 

Âlî 

“Efendi eğer cahilsen hiç tasa çekme, zamane seni en kısa zamanda ya bey eder ya paşa" 

Bilginin önemsenmediği bir toplumda cahillerin işbaşına geçmesiyle işler daha da kötüleşmektedir. Hüner ehline değer verilmemekte, verilse de menfaat amacıyla olduğu için fayda yerine zarar getirmektedir 

7 Ocak 2020 Salı

*GİTMEK...YENİDEN



Bugünlerde herkes gitmek istiyor.
Küçük bir sahil kasabasına, bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara...
Hayatından memnun olan yok.
Kiminle konuşsam aynı şey... Her şeyi, herkesi bırakıp gitme isteği.
Öyle "yanına almak istediği üç şey" falan yok. Bir kendisi.
Bu yeter zaten. Her şeyi, herkesi götürdün demektir. 
Keşke kendini bırakıp gidebilse insan. 
Ama olmuyor.

Hadi kendimize razıyız diyelim, öteki de olmuyor. 
Yani her şeyi yüzüstü bırakmak göze alınamıyor. 
Böyle gidiyor işte. Bir yanımız "kalk gidelim", öbür yanımız "otur" diyor.

"Otur" diyen kazanıyor. O yan kalabalık zira. 
İş, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile, güvende olma duygusu...
En kötüsü alışkanlık.


Alışkanlığın verdiği rahatlık monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor. 
Kalıyoruz.
Kuş olup uçmak isterken ağaç olup kök salıyoruz.
Evlenmeler... Bir çocuk daha doğurmalar...
Borçlara girmeler... İşi büyütmeler...
Bir köpek bile bizi uçmaktan alıkoyabiliyor.
Misal ben...

Kapıdaki Rex'i bırakıp gidemiyorum. Değil bu şehirde gitmek, iki sokak öteye taşınamıyorum. 
Alıp götürsem gelmez ki... Bütün sokağın köpeği olduğunun farkında. 
Herkes onu, o herkesi seviyor. Hangi birimizle gitsin.

"Sırtında yumurta küfesi olmak" diye bir deyim vardır; evet sırtımızda yumurta küfesi var hepimizin. Kendi imalatımız küfeler.

Ama eğreti de yaşanmaz ki bu dünyada. Ölüme inat tutunmak lazım. 
İnadına kök salmak lazım.

Bari ufak kaçışlar yapabilsek...
Var tabii yapanlar. Ama az. Sadece kaymak tabakası.
Hepimiz kaçabilsek... Bütçe, zaman, keyif... Denk olsa.

Gün içinde mesela... Küçücük gitmeler yapabilsek. Ne mümkün.
Sabah 09.00, akşam 18.00. Sonra başka mecburiyetler. Sıkışıp kaldık.
Sırf yeme, içme, barınmanın bedeli bu kadar ağır olmamalı.
Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.
Bir ömür karşılığı bir ömür yani.

Ne saçma.
Bahar mıdır bizi bu hale getiren?
Galiba.

Ben her bahar áşık olmam ama her bahar gitmek isterim.
Gittiğim olmadı hiç.

Ama olsun... İstemek de güzel.

PAKİZE SUDA