24 Mart 2011 Perşembe

*UZUN KANATLI KUŞ SÜRÜLERİ DİLİYORUM SANA


aşk çılgınlığının köprülerinden geçelim seninle
sevgilim, yaban otları arasında bulduğum yeşim
yüreğimdeki su birikintisinde okyanusu arayan nehir
sevgilim, unutmabeni çiçeğinin tuttuğu günlük
gözlerimle sarıldığım kuğu bulutlu gökyüzü

ellerini ayrılıklardan kaçırdığım
dalgın deniz feneri duruşlu
ilkbaharda gezinen sis saçlı sevgilim
mevsimlerin ilkokulundan kışı silelim seninle
yaz yağmurlarına yakalanalım
kumsalında sevişmek istediğin Kız Kalesi'nin önünde
açık hava sinemalarının yıkıntılarında uyuyalım
yer gösterici uyandırsın bizi
gözümüze sıktığı el feneriyle

"hadi kalkın sevdalılar,
Aşk Hikayesi filminde oynayan çift yaşlanmış,
seyirci sizi görmek istiyor!"

binlerce, onbinlerce kemanla çağırdığım dolunay
elektriğin gümüş suyuna ışığını değdiren yıldız
yeraltı kentimde biten güzelavrat otu
geçmiş sevdalarımı erittiğin geceler için
yeniden birini sevmenin ne olduğunu anımsattığın
yüzümde tahtlar devirdiğin,
saraylar yıktığın için
düşlerinin içinden geçecek
uzun kanatlı kuş sürüleri diliyorum sana
ve severken seni,
sevdikçe seni
hep çocuk kalacağım, biliyorum

Akgün AKOVA

22 Mart 2011 Salı

*BİR SABAH GELSEM DİYORUM YANINA


Bir Sabah Gelsem Diyorum
Umutlarımı alıp yanıma

bir sabah ürkek, mahcup
kapına gelsem,
uyandırsam seni kuşlardan önce
gün ağarıyorken
sevinir misin beni görünce?
yaşarken sabahın sessizliğini
şaşırır, telaşlanır mısın?
gösterir misin sevindiğini?
anlatır mı yüzünün her çizgisi,
sevildiğimi

bir sabah, yorgun argın
henüz güneş doğmadan
toplasam tüm cesaretimi
ve umutlarımı alıp yanıma
gelsem kapına
yalnızlığımı,
bir de sensizliğimi
bıraksam avuçlarına
soran gözlerle bakar mısın yüzüme?
yoksa güler mi göz bebeklerin
gösterir misin mutluluğunu?
söyler misin beni ne çok özlediğini?

gün doğarken
bölsem tatlı uykunu
hiç beklemediğin bir anda,
saçlarım uçuşarak
geliversem seher yeliyle
bir serçenin gelişi gibi
habersizce konuversem dallarına
ürkek ve mahcup
bıraksam kendimi kollarına
sıkıca sarılıp kucaklar mısın?

sabah ayazı titretirken içimi
gelsem diyorum,
hiç beklemediğin bir sabah
ısıtır mısın bakışlarınla yüreğimi?
ama hiç sormadan
‘’nerelerdeydin?’’diye
sitem etmeden,
oturtup baş köşeye
bir çay koyup ocağa
ellerin ellerimde, güler yüzünle,
‘’ne iyi ettin de geldin’’ der misin?

bir sabah diyorum, gelsem kapına
yeni doğan günle birlikte
yeni umutlar doğsa içimize
özlemler bitse
dalgalar şarkı söylese
biz konuşmasak
gözlerimiz konuşsa
anlatsalar ölümsüz sevgimizi
söyle, istemez misin?

bir sabah diyorum, gelsem kapına

Alıntı

*MEKTUP OLUP GELSEM SANA



Mektup olup gelsem sana
Açıp beni okur musun?
İpek gibi sevgi sunsam
Gelip beni dokur musun?

Cevapların evet olsun
Bakışların davet olsun
Ben hemen koşar gelirim
Sana niye zahmet olsun?

Yolda karşılaşsak bir gün
Hatırımı sorar mısın?
Düşlerine konuk olsam
Bunu hayra yorar mısın?

Bir beyaz karanfil versem
Beni kırmaz alır mısın?
Aşkımı anlatabilsem
Hep benimle kalır mısın?

Emin DİNÇ


*GÜL


Gül;
Hep gül, gülerken daha güzelsin.
Göz yaşların bulandırıyor güzelliğini
Sen ki, sudaki ruhunun yansıması gibi şen, güzel;
Gül durmadan, hiçbir derde aldırmadan gül.

Gül bahçelerinde tomurcuklansın gamzelerin;
Yeni yetme bir veledin, imalı gülümsemesi gibi,
Gül, hep yüzüme gül;
Bir Hançer kadar keskin,
Dedemin ekmek bıçağı kadar kör dudakların aralansın,
Bırak saçlarını okşasın rüzgar, serinletsin bedenini,
Ne olur bırak, alsın hüznünü ruhumun gülümsemen;
Gül, sen hep gül...

Şakir ÖZÜDOĞRU

21 Mart 2011 Pazartesi

*SEVGİ AĞACI


I.
Büyüyüp,
Kocaman gövdenle
Ve uzun dallarınla
Yarmalısın toprağı.
Ve toprağın üstüne çıkıp
Yükselmelisin.

II.
Ve köklerin
Bu dev ağacı taşımalıdır.
Ve öyle bir görünmelisin ki
yaprağınla yemyeşil!
Ve ellerinle
Sarı saçlarına
tutunmalısın Güneş’in!

Bülent TEKİN

20 Mart 2011 Pazar

*KARDA İZLER


Karda izler bırakıyorum avcılar peşime düşsün
Bir uçurum kenarında vursunlar beni ki dünya
Uğuldayıp duran bir uçurum değil miydi zaten
Karda izler bırakıyorum avcılar peşime düşsün
Siliyor adımı bir dal kırarak çam ormanından
Adımı yazıyorum kar üstüne ve ıslığını çığlık
Gibi incelterek yetişiyor ardımdaki tipi bana
Geçmişim kar sessizliğiyle özetleniyor artık
Bir kahkahayla çekip giderim karlı ovalardan
Bir uçurum kenarında vursunlar beni, vursunlar
Karda izler bırakıyorum avcılar peşime düşsün
Yolculuklar ve ayrılıklarla anlatılabilir ancak
Derim ki kar ve hüzün bir aşkın seyir defteridir
Kar yağıyorken milyon kere hüzün yağıyordur
Karda izler bırakıyorum avcılar peşime düşsün
Ömrüm parmak uçlarımda eriyen bir kar tanesi
yakışmıyor onlara.

Ahmet TELLİ

18 Mart 2011 Cuma

*ÇANAKKALE ZAFERİ-18 MART 1915



‘Bir Tümen Komutanı’nın üç ayrı yerde tek başına giriştiği hareketlerle bir savaşın, hatta bir ulusun kaderini değiştirecek yücelikte bir zafer kazandığı tarihte pek nadirdir.’

İngiliz Generali Aspinal Oglander

Sanırım ki, ‘Mustafa Kemal Mucizesi’ bundan daha iyi dile getirilemez. Bu övgünün bir özelliği de Mustafa Kemal’in yenilgiye uğrattığı bir ‘düşmandan’ gelmiş olmasıdır. Çünkü bir lidere kendi yurdunda övgüler yağdıranlar olabilir. Ama bu övgüler, özellikle ordularını ağır yenilgiye uğrattığı ‘düşman’lardan geliyorsa, bunların objektif, gerçekçi ve içtenlikli olduğundan hiç kuşku duyulmamalı.
Atatürk'süz Çanakkale Zaferi düşünülemez.

*BAK OĞUL


Bak oğul!
Cahil ile dost olma: İlim bilmez, irfan bilmez, söz bilmez; üzülürsün.
Saygısızla dost olma: Usul bilmez, adap bilmez, sınır bilmez; üzülürsün.
Aç gözlü ile dost olma: İkram bilmez, kural bilmez, doymak bilmez; üzülürsün,
Görgüsüzle dost olma: Yol bilmez, yordam bilmez, kural bilmez; üzülürsün.
Kibirliyle dost olma: Hal bilmez, ahval bilmez, gönül bilmez; üzülürsün.
Ukalayla dost olma: Çok konuşur, boş konuşur, kem konuşur; üzülürsün.
Namertle dost olma: Mertlik bilmez, yürek bilmez, dost bilmez; üzülürsün.

— İlim bil, irfan bil, söz bil.
— İkram bil, kural bil, doyum bil.
— Usul bil, adap bil, sınır bil.
— Yol bil, yordam bil.
— Hal bil, ahval bil, gönül bil.
— Çok konuşma, boş konuşma, kem konuşma.
— Mert ol, yürekli ol.
— Kimsenin umudunu kırma.

Sen seni bil; ömrünce bu yeter sana.

Şeyh EDEBALi

14 Mart 2011 Pazartesi

*SÂKİYÂ MEY SUN Kİ BİR GÜN LÂLEZÂR ELDEN GİDER


Sâkiyâ mey sun ki bir gün lâlezâr elden gider
İrüşür fasl-ı hazan bâg ü bahâr elden gider

Her nice zühd ü salâha mail olur hâtırum
Gördügümce ol nigân ihtiyar elden gider

Şöyle hâk oldum ki âh itmeğe havf eyler gönül
Lâ-cerem bâd-ı sabâ ile gubâr elden gider

Gırra olma dilberâ hüsn ü cemâle kıl vefa
Baki kalmaz kimseye nakş ü nigâr elden gider

Yâr içün agyâr ile merdâne ceng itsem gerek
İt gibi murdar rakîb ölmezse yâr elden gider

AVNÎ
(Fatih Sultan Mehmet)


*JAPONYA İÇİN DUA EDİN


"Tanrı'yı bir ısırgan otunda da bulabilirsiniz. "
Japon Atasözü

http://www.celaliboylu1.blogspot.com/

*DÖNDÜ DÖNMEDİ


Yaylaya gitmişti yayla zamanı,
Gülizar döndü de Döndü dönmedi.
Demek ki unutmuş ahti-amanı,
Yaylacılar geri döndü, dönmedi.

Ben baktıkça o yılıştı yüz verdi,
Aşkımıza ümit verdi hız verdi.
Yemin etti sapasağlam söz verdi,
Demek ki sözünden döndü dönmedi.

Aşkıma inansa beni arardı,
Sevda çeke çeke benzim sarardı.
Tansiyonum düştü gözüm karardı,
Sevdasından başım döndü, dönmedi.

İsmini andıkça ah çekerim ah,
Sevende mi sevilende mi günah?
Yep yeni bir ümit başlar her sabah,
Akşam üstü güneş döndü, dönmedi.

Ben gönlümü o huysuza bağladım,
Aşkı ile ciğerimi dağladım.
Gözlerimden kanlı yaşlar çağladım,
Selinden değirmen döndü, dönmedi.

Ah çektikçe gözlerimden yaş geldi,
Ümitlerim dolu gitti boş geldi.
Yaz da gitti, güz de bitti kış geldi,
Zaman geçti devir döndü, dönmedi.

Bu zalim engeller bize nettiler,
İki aşık arasına gittiler.
Kaş göz oynattılar fiskos ettiler,
Arada bir dümen döndü, dönmedi.

Kokusunu arıyorum yellerde,
Boynu bükük bekliyorum yollarda.
Aşkı ile ölüyorum çöllerde,
Üzerimde kuşlar döndü, dönmedi.

Şu halime ne söyliyem, ne diyem,
Bana dönse bir canım var hediyem,
Ham kelama izin vermez terbiyem,
Bedduadan dilim döndü, dönmedi.

Kara sevda çekmek zor gardaşım zor,
Bana inanmazsan bir çekene sor,
Benim sonum tımarhane ve doktor,
KOCAMAN ölümden döndü, dönmedi.

Abdülvahap KOCAMAN

13 Mart 2011 Pazar

*SEN BİTMEYEN ÇİLEMSİN...

*FELEK ÇAKMAĞINI ÜSTÜME ÇAKTI



Dinleyelim dağ başında figanı
Görelim ne demiş o Leylâ Leylâ
İkimiz de oturalım diz dize
Bir de hu çekelim hu Leylâ Leylâ

Felek çakmağını üstüme çaktı
Beni bir onulmaz derde bıraktı
Vücudum şehrini odlara yaktı
Yandım ateşine su Leylâ Leylâ

Felek kemendini eyledi çengel
Yare varam diyom koymuyor engel
Ölürsem sevdiğim üstüme sen gel
Çeşmin yaşı ile yu Leylâ Leylâ

Daim dilimizde Hakk'ın kelâmı
Uğra dost yanına eyle selâmı
İsmini sorarsan Emrah gulamı
Daim aklımızda o Leylâ Leylâ

Erzurumlu EMRAH
http://www.celaliboylu1.blogspot.com/

*BEN SARHOŞ DEĞİLİM KORKMA DİYORUM


Söylenenlere inanma
Ben sarhoş değilim, korkma diyorum
Bir mum gibi tek başına karanlıklarda yanma
Çok uzaklardan çıkıp geldim aç artık kapıları
Odalara saklanma.
Ben sarhoş değilim, korkma diyorum
Beni böyle ağlatan yüreğindeki gamdır
Başım göğsüme düşmüşse, sallanıyorsam
Yorgunluğumdandır.

Ben sarhoş değilim, korkma diyorum
Bir varmış bir yokmuş gibiyim sanki
Suçluysam gel bağışla utandır beni artık
Sensiz yapamıyorum inan ki...

Ben sarhoş değilim, korkma diyorum
Dökemiyorsam eğer içimi bir bir
Konuşamıyorsam susuyorsam gidemiyorsam
Seni sevdiğim içindir.
Ben sarhoş değilim, korkma diyorum
Beni böyle yapayalnız bırakıp kaçma
Ya gel tut ellerimden geceye karşı
Ya hiç kapıları açma
Beni böyle yapayalnız bırakıp kaçma
Ben sarhoş değilim, korkma diyorum

Yavuz Bülent BAKİLER

12 Mart 2011 Cumartesi

*İSTİKLAL MARŞI'MIZIN KABULÜNÜN 90.YILDÖNÜMÜ

"Allah bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın"

*BİR RESİM YAPMALI

 Bir resim yapmalı bu gece
Gönlümün tuvaline.
Bir sahil olmalı sonsuzluğun kıyısında
Ve bir deniz mavinin her tonunda.
Güneş kızıla boyarken gökyüzünü
Gözyaşım yıkamalı ayrılığın hüznünü.
Bir resim yapmalı bu gece
Gönlümün tuvaline.
Denizin ortasında bir matem gibi kız kalesi
Bir maralı bir yılana kurban etmenin hüzünlü hikayesi.
Yakamozlar ışıktan bir gölge gibi peşimizde
Gözlerinin aksi yıldız gibi göz bebeklerimde.

Bir resim yapmalı bu gece
Gönlümün tuvaline.
Ateş renginde olmalı bizim sevdamız
Sevişen alevler gibi birbirimizi sararız.
Rüzgar serinletmez yanan tenimizi
Savururken lirik bir ülkeye bedenlerimizi.

Bir resim yapmalı bu gece
Gönlümün tuvaline.
Seyrederken kendimizi çıkıp bedenin tutsaklığından
Ebediyete kadar bıkmayız bu tabloya bakmaktan.
El ele yürürüz sen benim ben senin yüreğinde
Ayak izlerimiz kumsalın ıslak teninde.

Bir resim yapmalı bu gece
Gönlümün tuvaline.
Bir parça güneş, bir tutam gökyüzü, bir avuç kumsal olmalı
O resim de dünya sevdamın rengine boyanmalı.
Senin düşlerin kadar gerçek
Sözlerin gibi ışıl ışıl rengarenk.

Bir resim yapmalı bu gece
Gönlümün tuvaline.
Bir şiir gibi bir destan gibi
İlahi bir aşk gibi
O resimdeki gibi zamanı durdurmalı
Ellerimiz ayrılmamalı, sevdamız hiç solmamalı.

Bir resim yapmalı
Bir resim yapmalı
Bu hayatın sahte gerçekliğini bırakıp
Hep o resimde kalmalı
Hep o resimde kalmalı!.

Esat SELIŞIK

11 Mart 2011 Cuma

*YALNIZ İNSAN


Yalnız insan merdivendir
Hiçbiryere ulaşmayan
Sürülür yabancı diye
Dayandığı kapılardan

Yalnız insan deli rüzgar
Ne zevk alır ne haz verir
Dokunduğu küldür uçar
Sunduğu tozdur silinir

Yalnız insan yokki yüzü
Yağmur çarpan bir camekan
Ve gözünden sızan yaşlar
Bir parçadır manzaradan

Yalnız insan kayıp mektup
Adresimi yanlış nedir
Sevgiler der fırlatılır
Kimbilir kim tarafından

Louis ARAGON


9 Mart 2011 Çarşamba

*HAYAL VE GERÇEK



Ay ışığı pencereden girende
Senden yana hayal kurmak ne güzel
Ya bir otobüste ya bir trende
Gurbet ilden sana varmak ne güzel

Aşkın mayasını senden alıp ta,
Şekillendim sevda denen kalıpta
Evinizin kapısını çalıp ta,
İlk çıkandan seni sormak ne güzel

Umudu yoksula bol verir Hüda
Bin tohuma can var bir damla suda
Gerek uyanık ol gerek uykuda
Benden bakıp seni görmek ne güzel

Kurumadan daha yolculuk teri
Gel diye yanına çağırsan beni
Bırakıp bir yana gamı kederi
Doya doya seni sarmak ne güzel

Aşk deyince anlattığı her şeydir
Öldürdükçe tadı gelen bir şeydir.
Azraile can vermesi zor şeydir
Sen istersen sana vermek ne güzel.

Abdurrahim KARAKOÇ

*BİR GÜNÜN SONUNDA ARZU


Yorgun gözümün halklarında
Güller gibi fecr oldu nümayan,
Güller gibi...sonsuz, iri güller
Güller ki kamıştan daha nalan;
Gün doğdu yazık arkalarında!

Altın kulelerden yine kuşlar
Tekrarını ömrün eder ilan.
Kuşlar mıdır onlar ki her akşam
Alemlerimizden sefer eyler?

Akşam, yine akşam, yine akşam
Bir sırma kemerdir suya baksam;
Üstümde sema: Kavs-i mutalsam!

Akşam, yine akşam, yine akşam
Göllerde bu dem bir kamış olsam!

Ahmet HAŞİM

8 Mart 2011 Salı

*KADINLARIMIZ


8 Mart Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun...

Toprak öyle bitip tükenmez, /dağlar öyle uzakta,
sanki gidenler hiçbir zaman
hiçbir menzile erişemeyecekti.
Kağnılar yürüyordu yekpare meşaleden tekerlekleriyle
Ve onlar
ayın altında dönen ilk tekerlekti.
Ayın altında öküzler
başka ve çok küçük bir dünyadan gelmişler gibi
ufacık kısacıktılar
ve pırıltılar vardı hasta kırık boynuzlarında
ve ayakları altından akan
toprak,
toprak,
ve topraktı.
Gece aydınlık ve sıcak
ve kağnılarda tahta yataklarında
oyu mavi humbaralar çırılçıplaktı.
Ve kadınlar
birbirlerinden gizleyerek
bakıyorlardı ayın altında
geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine.
Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız
şimdi ayın altında
kağnıların ve hartuçların peşinde
harman yerine kehriban başlı sap çeker gibi
aynı yürek ferahlığı,
aynı yorgun alışkanlık içindeydiler.
Ve onbeşlik şaraplenin çeliğinde
ince boyunlu çocuklar uyuyordu.
Ve ayın altında kağnılar
yürüyordu Akşehir üzerinden Afyon`a doğru.

Nazım Hikmet RAN

PAYLAŞ

4 Mart 2011 Cuma

*ŞU DAĞLARDA KAR OLSAYDIM



Şu dağlarda kar olsaydım...
Bir asi rüzgar olsaydım...
Arar bulur muydun beni,
Sahipsiz mezar olsaydım?

Şu yangında har olsaydım...
Ağlayıp bizar olsaydım...
Belki yaslanırdın bana,
Mahpusta duvar olsaydım...

Şu bozkırda han olsaydım,
Yıkık perişan olsaydım...
Yine sever miydin beni,
Simsiyah duman olsaydım?

Şu yarada kan olsaydım,
Dökülüp ziyan olsaydım...
Bu dünyada yerim yokmuş,
Keşke bir yalan olsaydım!..

Yusuf HAYALOĞLU

2 Mart 2011 Çarşamba

*SEVGİLİ ARKADAŞIM


1.
Gözlerinin rengi gibi
Yüreğinin rengi gibi
Saçların da kendi renginde

Ama ben, ellerini gördüm önce
Toplayan, düzelten, onaran ellerini
Dokunduğuna soluk aldıran
Telâşlı, usta, sevecen ellerini

Geç anladım ve inandım
Her gün daha çok inanıyorum
Ellerin, güzel işlerin karıncası
Ellerin, ellerden bıkmış ellerime sığınak

2.
Yüzünün rengi gibi
Dudaklarının rengi gibi
Saçların da kendi renginde

Ama ben, özverini gördüm önce
İçinden çavlan gibi dökülen özverini
Hep koşan, yürümeyi bilmeyen
Hesapsız, gücendirmeyen, saydam özverini
Neye uzansa dirilten
Susan, hüzünlenen, sıcak özverini

Geç anladım ve inandım
Gün gün daha çok inanıyorum
Özverin, güzel işlerin arısı
Özverin, sözcüklerden yılmış kafama barınak

3.
Derinin rengi gibi
Sesinin rengi gibi
Saçların da kendi renginde

Ama ben, seni gördüm önce
Gülen, yaşayan, bilen seni
Körpe bir söğüt dalı gibi çırpınan
Durduğu yere can veren
Gönüllü, duyan, seven seni

Geç anladım ve inandım
Şimdi daha çok inanıyorum
Sen, hayatın ablası
Saf olan her şeyin mayası
Sen, eşyalardan usanmış kalbime dayanak

4.
Sevgili arkadaşım benim
Sana 'sevgili arkadaşım' diyorum
Budur, bizim anladığımız sevdanın tanımı
İşte sana bir aşk şiiri
İçinde 'sevgilim' sözcüğü geçmiyorsa
Suçun yarısı senin
Çünkü, ben de bize yaraşanların sözcüğünü değil
Kendisini seviyorum senin gibi

Süreyya BERFE

1 Mart 2011 Salı

*MUHABBET KÜPÜNÜN OLSAM ŞARABI


Muhabbet küpünün olsam şarabı
Yar beni doldurup içer mi bilmem
Mamur olmak için gönül harabı
Bir mimar eline geçer mi bilmem

Aşıkın olmaz mı çile çekmezi
Çilenin olmaz mı boyun bükmezi
Helal süde katan haram pekmezi
Seçmek murad etse seçer mi bilmem

Bübüle gül yarar deveye diken
Çiledir aşıkın boynunu büken
Tarlasına haram tohumu eken
Helal mahsulünü biçer mi bilmem

Kimi mevtasına kefen biçmiyor
Kimi helal rızık yiyip içmiyor
Yavrusundan köpek bile geçmiyor
Hak Seyrani'sinden geçer mi bilmem

SEYRANİ