Anladım ki, susmak bir cüsse işi. Derin denizlerin işi. Sığ suları en hafif rüzgârlar bile coşturabiliyor. Derin denizleri ise ancak derin sevdalar...
Derin denizlerin sükûtu büyüler beni. İçimi bir heybet hissi kaplar. Benliğimi haşyet duyguları istilâ eder. Kalbim ürpermelerle dolar.
Dalgalı denizler, durgun mavi denizler kadar heybetli gelmez bana. Göklerin suskunluğu da öyle. Gök gürlemeleri, mavi derinliklerin heybetini siler diye düşünmüşümdür hep. Sükût her zaman daha manalı, daha derindir.
Kalbe sözden cok sükuttan manalar akar. Insan evrendeki sükutu anlayabilseydi, kim bilir belki de söz olmayacakti. Insanlar sükutun dilinden anlayacak, derin ve manali bakislarla konusacaklardi. Ve ses, sükutun heybetini bozamayacakti. Konustugum zamanlar hep acze düsmüsümdür de ondan kelama sarilmisimdir. Evrendeki her varlikta sükutu bir süs, bir hikmet olarak algilamisimdir. Sözü ise ancak bir zaruret..
Anladım ki susmak bir cüsse işi...
Derin denizlerin işi...
Serin sular en hafif rüzgârları bile coşturabiliyor..
Derin denizleri ise ancak derin sevdalar…
Derin denizlerin sükutu büyüler beni. Icimi bir heybet hissi kaplar.
Benligimi hasyet duygulari istila eder.
Kalbim ürperlerle dolar.
Dalgali denizler, durgun mavi denizler kadar heybetli gelmez bana.
Göklerin suskunlugu da öyle. Gök gürlemeleri, mavi derinliklerin heybetini siler diye düsünmüsümdür hep.
Sükût her zaman daha manalı, daha derindir.
Kalbe sözden çok sükûttan manalar akar. İnsan evrendeki sükûtu anlayabilseydi, kim bilir belki de söz olmayacaktı. İnsanlar sükûtun dilinden anlayacak, derin ve manalı bakışlarla konuşacaklardı. Ve ses, sükûtun heybetini bozamayacaktı. Konuştuğum zamanlar hep acze düşmüşümdür de ondan kelama sarılmışımdır. Evrendeki her varlıkta sükûtu bir süs, bir hikmet olarak algılamışımdır. Sözü ise ancak bir zaruret…
Hep derin denizler kadar heybetli bir sükût dinledim ondan. Sanki durgun ve derin bir ummanın kıyısına varmıştım. Derinliklerinde gönül ve hikmet incilerinin gülümsediği bir deniz bulmuştum. Hayatin hiçbir kasırgası, hadiselerin hiçbir fırtınası onu dalgalandıramıyordu. O denize imrendiğim an, gözlerim su mısralara takılmıştı:
Gittim, gittim, denizin,
Sinir yerine vardım
Halin bana da geçsin!
Diye ona yalvardım
Bir çılgın vesvesede,
İçim didiklense de,
Olaydım o cüssede,
O’nun gibi susardım…
Gerçekten de öyle olmuştu. Sonsuza götüren bir denizin kıyısına varmıştım. O zaman anladım ki, susmak bir cüsse isi. Derin denizlerin isi. Sığ suları en hafif rüzgârlar bile coşturabiliyor. Derin denizleri ise ancak derin sevdalar…
Anladım ki, derin ve esrarengiz olan her şey susuyor. Anladım ki susan her şey derin ve heybetli.
Alıntı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder