21 Ocak 2010 Perşembe

*ÇIPLAK AYAKLIYDI GECE



Bu hikayeyi beğeneceğinizi düşündüm.

"İnsan soyu iki ayağı üzerinde ilk kez doğrulduğunda yumurtadan çıkmış bir kaz yavrusu kadar beceriksiz ve acemiymiş. Dondurucu soğuk,koca dağları un ufak eden depremler,günlerce ateş püskürten yanardağlar,ağaçları köklerinden söken seller;dinozorlar,dişleri insan boyunda mamutlar,dev yarasalar ve daha nice yırtıcı yaratıklar arasında yaşamak o kadar zormuş ki, yaşayabilmek için herkes birbirine yardım etmek zorundaymış.  Nemli,karanlık mağaralarda korkudan ve açlıktan titreyen insana,insan kardeşinden başka destek olacak kimse yokmuş. Ama nasıl ki,küçük kaz zamanla yürümeyi , yüzmeyi ve avlanmayı öğrenirse insanlar da güçlüklerle savaşarak yaşamayı öğrenmişler. Ve doğayı güçlü bir boğa gibi boynuzlarından yakalayıp yere vurunca , insana komşusunu düşünmeden yaşamak çekici gelmiş. Güçlü olanlar bencilce davranarak,herşeyin en güzelini,en yararlısını kendilerine ayırmaya başlamışlar. Buna karşı çıkanları öldürmüş,köle yapmış,zindanlarda çürümye terk etmişler. Böylece mavi dünyamızın bereketli toprakları kardeş kanının aktığını görmüş. Dökülen kan insanları doğru yola getirmiş mi dersin ? Ne gezer, atalarımız "Kurt kan kokusunu duyunca azar" demişler ya, insanlar da tıpkı kurtlar gibi olmuş. Bir zamanlar uçsuz bucaksız doğanın görkemli gücü karşısında bacakları titreyen insanın burnu bir anda Kafdağı'na ulaşmış. Kendi kardeşlerini öldürdüğü yetmezmiş gibi doğadaki öteki canlıları da yok etmeye başlamış: Toğrağı kısırlaştırmış, suları kirletmiş,ormanları çöle çevirmiş.İnsanın bu yıkıcılığına yine insanlar karşı çıkmışlar. "Böyle olmaması gerekir." demişler. "Biz insanız,vahşetin yasalarına göre yaşamamalıyız. Geçmişte olduğu gibi hepimizin birlikte mutlu olacağı bir toplum kuralım." Gelgelelim,tiranların hükmettiği bir dünyada bunu başarmak,çakıl taşlarıyla kale kurmaktan çok daha zormuş. Ama güzel günler düşleyen insanlar yılmamışlar;gün olmuş ellerinde kılıçlarla köleliğin zincirlerini parçalamışlar,gün olmuş insanları güzelliğe çağıran resimler,oyunlar,şiirler,romanlar yaratmışlar.Her yol ayrımında , her dağın eteğinde yeni bir güçlük bekliyormuş. Bazen biraz yavaşlamışlar. hatta durdukları bile olmuş. Bazen de yanlış yola sapıp,yıllarca sahte bir ışığın peşinde dolaşmışlar,ama her defasında,yola yeniden koyulmuşlar.Yürüyüş hep sürmüş.

Derler ki : Emekle,bilgiyle,sevgiyle yaratılmış ne varsa,tümünde onların düşünce aydınlığı,alın teri,kanı vardır.Yine derler ki; bizi mutluluğa götürecek yolu ışıtan yüreklerindeki ateş solmaya başlayınca,onlar mum gibi eriyip tükenmez,gökyüzüne çekilip,sevgili dünyalarını oradan aydınlatmaya devam ederlermiş.Sen , çırılçıplak bir gecede başını gökyüzüne çevirip de yeni yıldızlar görürsen,bil ki onlar insanlar için kendilerini yakmış olan canlardır."

Teşekkürler Meltem GÜNERİ

Alıntı : Ahmet Ümit (Çıplak Ayaklıydı Gece)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder