19 Eylül 2013 Perşembe

*GÖZLERİN GÖKYÜZÜNDE BİR DOLUNAY



diyelim ki sessiz gecede poyraz 
sis çökmüş o heybetli dağlara 
yurdun da kar altında, gözlerin gök- 
yüzünde bir dolunay 

diyelim ki sınamışsın uzaklığın ihanetini 
seslere çarpmış sesin 
ama ulaşmamış nefesin 

diyelim ki şarabın dökülmüş, suların kesik 
bu hayat seni bir oyuncak sanıyor 

diyelim ki sana çıldırmak yasak, sana ağlamak 
yasak, yarın yasak, düş yasak sana 

diyelim ki üşüyorsun kısacık bir ömrün sığınağında 
bir çay bile ısmarlamıyor hayat! 

diyelim ki lekesiz hiçbir şey kalmamış artık 
sis çökmüş güvendiğin dağlara... 

kederli bir süvari ol 
orda! sen orda 
bırakma atını mahmuzlamaktan 

bıkma bu puştlar panayırında 
berrak nehirler aramaktan! 

yaslı bir kışa rehin düşse de günler 
kalbindeki tomurcuğu bahara büyüt 
o tomurcuk düşlerin yağmuruyla ıslansın 

(o tomurcuklar ki bahçedir bir gün insanlığa güllerden 
hep ilenç mi? 
sevinçler de devşirmeli bu ayaz mevsimlerden!) 

çünkü her insan bir limandır baş ucunda tekneler 
çünkü herkesin hüznü kocaman, aşkları dalgın 


kimi kesik, kanıyor şah damarından 
kimi bozgunda yetim dervişan 
kimi aşklarıyla, düşleriyle perişan 

(yamalı yerlerinde 
kanıyor hayat 
tutunduğun yerlerinden 
soluyor hayat...) 

bu yüzden salıver düşlerini kendi uğruna yansın 
salıver düşlerini ateşlere abansın! 

tutunduğun yerlerinden solarken hayat 
bıkma atını mahmuzlamaktan 

bıkma sendeki insan için 
derin uçurumlar arşınlamaktan... 

yaslı bir kışa rehin düşse de günler 
bir gün rüzgar esecektir suların serinliğinden 
bir gün kırlangıçlar da geçecektir göğün genişliğinden 

yaslı bir kışa rehin düşse de günler kalbindeki tomurcuğu bahara büyüt 
o tomurcuk düşlerinin yağmuruyla ıslansın 

çünkü senin de bir ütopyan varsa, 
insansın...

Yılmaz ODABAŞI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder