Thomas Cook, bir araştırma gezisi sırasında Atlas Okyanusu'nun bir yerinde; milyonlarca kuşun havada çığlıklarla daireler çizerek uçtuğunu görür. Kulakları sağır edecek kadar yüksek sesle çığlıklar atan kuşlardan yorulanlar, okyanusun dev dalgalarına atılarak intihar ederler.
Bu olayı yıllar boyunca birçok balıkçı görür, birçok bilim adamı araştırır. Kuş bilimcileri yaptıkları araştırmalarda göçmen kuşların farklı yönlerden gelerek okyanusta bu noktada birleştiklerini keşfederler; ancak intihar etmelerinin nedenini çözemezler.
Yıllar süren araştırmalar sonucunda bu trajik olayın yaşandığı yerde bir ada olduğunu, kuşların göç yolu üzerinde bulunan bu adanın deprem sonucunda okyanusa gömüldüğünü bulurlar. İnsanların yokluğunu bile fark edemedikleri ada; kuşlar için göç yollarının vazgeçilmez durağıdır.
Kuşlar, binlerce yıllık alışkanlıkla adanın yerini bilmektedirler ve yıpratıcı bir yolculuktan sonra aradıkları adayı bulamayınca yorgunluktan bitkin düşen bedenlerini çığlık çığlığa okyanusun sularına gömmektedirler?
Peki ya siz? Sizin hiç bir adanız oldu mu?
Yaşamın uzun göç yollarında size bir yudum taze soluk verecek, yolunuza dinç devam etmenizi sağlayacak bir adanız var mı?
Bir gün yerinde bulamazsanız, ille de ulaşmak ve sığınmak için başınızın döndüğü ve dengenizi yitirinceye kadar kanat çırpacağınız bir ada yaratabildiniz mi kendinize?
Sınırsızca her şeyi paylaşabileceğiniz bir dost!
Yola birlikte çıkacak kadar güvendiğiniz bir arkadaş, daima huzur ve mutluluk verecek biri, ulaşmak için yıllardır uğraş verdiğiniz bir amaç edinebildiniz mi?
Şöyle daha bir yakın bakın çevrenize?
Size gelen, sizin gittiğiniz, sizi bulan, sizin bulduğunuz kaç ada var çevrenizde?
Kaç tane durup nefeslendiğiniz ada yaratmışsınız kendinize?
İnsanların dost edinmelerinin zor olduğu bir dönemde yaşıyoruz ne var ki acaba biz kendimize şu soruyu sorabiliyor muyuz ? Biz karşımızda ki için nasıl bir dostuz. Bence ilk önce bu soruyu yanıtlamamız lazım ebedi dostluklar kurmak adına. Benim de bir arkadaşım, bir sırdaşım var... Yüzünü görmediğim, sesini duymadığım..Ama kendisiyle ne zaman konuşsam rahatladığım. Bu durumun oluşması ise karşılıklı güvene dayanıyor. Güvenin bittiği yerde dostluklarda bitiyor. Ayrıca bir elin beş parmağını geçmeyecek sayıda da dostum diyeceğim bir iki kişi. Arkadaşlarımızın sayısı önemli değil bence. Önemli olan aynı yolda birlikte yürümeyi göze alabilmekte. Her ne durumda olursak olalım. Şayet bulmuşsak böyle birilerini de kaybetmemek adına sımsıkı sarılmak gerekiyor.... Çok güzel mesaj içerikli paylaşımınız için teşekkürler ediyor, saygılar sunuyorum...
YanıtlaSilSanırım bir zamanlar benim öyle bir 'ada'm vardı hocam...Hatta hem adam hem de denizfenerim vardı, sığınacak limanım sonsuza dek kalmak isteyeceğim tek yer vardı. Hayat öyle oyunlar oynadı ki, ben kendimi yitirmişken o adayı ne ara gözden kaybettim bilemedim. Seslenmek istesem de yönümü bulamadım, ne diyeceğimi kestiremedim. Çok gittim denizlerde bir başıma,olur da bulurum yine eski yolumu diye ama nafile. Sanki bir kez çok yaklaşır gibi oldum, çok hırpalanmıştı ada bensizken, ben de bir o kadar yaralıydım. Ne kendime derman olabildim ne de ona ne hissettiğimi gösterebildim. Gitti dönmedi, bir ada gider mi derseniz, dalgalar içinde öyle bir kaybolur ki, kendisini bile istese bulamaz. Işıklarını kapatır fenerin belki de hiçkimse yanına gelsin istemez, o halde görünmek istemez. Ne garip hem biricik adamı fenerimi özlüyorum ama ancak sitem ediyorum arkasından, yüzleşemiyorum bir türlü, belki de suya çoktan gömüldüm hem de kimse çığlıklarımı duymadan...
YanıtlaSilYalnız değilsin Başak :)
YanıtlaSil