Salacakta bir çay kaşığı olsaydım
yağmur altında.
Bardağımın üstünde ince beyaz bir çizgi olsaydı,
yol misali.
Sırtım boyası bel vermiş Kız Kulesi'ne karşı.
Tam düşlerken Kostantinopol'ün yalnız prensesini
Ürperseydim elinin üşümüşlüğü ile..
Rumelikavağı'nda bir lüfer olsaydım.
Duman kokulu meyhanenin
Fabrika fazlası tabağında.
Yanımda iki dilim kırmızı soğan.
Tam düşlerken soğuk badem satıcısını .
Şaşırsaydım dudaklarının yumuşaklığı ile.
Taksim'in arkasında loş barın birisinde
Bir mikrofon olsaydım.
Gri sarı saçlı kadına yazmış ellerde.
Tam başlarken acısı kıvrak bir söze.
Kekeleseydim sesinin sıcaklığı ile.
Fenerbahçe burnunda bir fener olsaydım.
Işığı kırmızı,ışığı döner, mavisi kara denize karışık
Yıllarca bi-haber.
Tam el sallayacakken sandaldaki kıza.
Dona kalsaydım gözlerinin grisi, mavisi, kahvesi ile.
Ve sevdalı olsaydım İstanbul'da.
Şehir aşk içinde şehir olsaydı...
Orhan KANBAK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder