29 Ekim 2010 Cuma

*ATATÜRK VE CUMHURİYET


Sayın Kurucum, Sayın Kurucu Temsilcim, Sayın Müdürlerim, Sayın Velilerimiz, Değerli Öğretmen Arkadaşlarım ve Sevgili Öğrenciler;

Öncelikle canları ve kanları pahasına bağımsızlığımızı kazanarak Türkiye Cumhuriyetini kuran, çökmüş bir imparatorluktan uygar bir ulus yaratan, insanlık tarihinin yetiştirdiği en büyük lider Ulu Önder Atatürk ve silah arkadaşlarının önünde saygıyla eğiliyor, Cumhuriyetimizin 85. yıldönümü hepimize kutlu olsun, diyorum.

Cumhuriyet, egemenliği kullananların, seçimle belirlendiği bir dizgedir; siyasal yönetim biçiminin halklaşmasıdır. Halkın egemenliğini doğrudan doğruya ya da seçtiği temsilciler aracılığıyla kullandığı devlet biçimidir; yani halkın, halk tarafından halk için yönetilmesi temel ilkesine dayanır.

Sözcük anlamı, “halk yönetimi” olan cumhuriyet yönetimleri genellikle demokrasi ile özdeş tutulsa da her cumhuriyetin demokratik olduğu söylenemez. Öyle ki adı demokratik halk cumhuriyeti olan birçok ülkede demokrasiden eser yoktur. İşte Türkiye Cumhuriyetini bu bağlamda değerlendirdiğimizde Atatürk’ün ileri görüşlülüğü, çağdaş dünya anlayışı, insana ve topluma, dolayısıyla Türk milletine verdiği değer ön plana çıkmaktadır. Atatürk, Cumhuriyet’le birlikte Türk ulusuna her bakımdan özgürlüklerle donatılmış, kişinin temel hak ve hürriyetlerini kutsal sayan ;
• Yansız ve eşitlikçi,
• Çoğulcu ve katılımcı,
• İnsan haklarına saygılı,
• Erdemli,
• Hukukun üstünlüğü… gibi çağdaş dinamikleri temel alan demokratik
bir cumhuriyet armağan etmiştir. Türk ulusuna düşen görev ise, bu armağanı en güzel şekilde koruyarak ve çağdaş unsurlarla geliştirerek gelecek nesillere devretmektir.

Atatürk, daha Kurtuluş Savaşı’nı yürütürken kuracağı yeni devletin yönetim biçiminin ulus egemenliğine dayanan cumhuriyet olmasını kafasına yerleştirmişti. Çünkü cumhuriyet, toplumsal yapımızın beklentileri olan;
• Bilimsellikle aydınlanmayı,
• Laiklikle demokrasiyi,
• Batılılıkla çağdaşlığı özdeşleştirebilecek olan ve Türk ulusunun özyapısına en uygun rejimdi Atatürk’e göre.

Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti:
• Yok edilme tehlikesiyle ortaya çıkmış; tarih bilinciyle çelikleşmiş, adını ve yazgısını değiştirmiş; enkaz üzerine kurulmuş bir halk devletidir.

• En az yüz yıllık yoğun bir çabanın ve birikimin sonucudur.1800’lerde atılan tohumların 1920’lerde filizlenmesidir.

• Anadolu halkının; ülkeyi ele geçirmek isteyen yayılmacı, anamalcı,
sömürgeci devletlere karşı başlattığı, hedefi tam bağımsızlık olan Ulusal Kurtuluş Savaşı’yla elde ettiği soylu,uygar bir yönetim biçimidir.


• Halkla kaynaşıp bütünleşmenin, yönetimde ayrıcalıkların kaldırılmasının adıdır.

• Bağımsızlık ve laiklikle yetinmeyip çağdaşlaşma gereği duyan bir erdemlilik ve kararlılık düzenidir.

• Yurtta ve dünyada barıştan yana tavır koyan, savaşçı eğilimler taşımayan, ulusal onuru ve insanca yaşamayı tasarlayan bir halk yönetimidir.

• Toplumsal bir diriliş, bir yeniden doğma istencinin özünde sakladığı dinamizm, idealizm, kendine güven, kararlılık ve heyecanın yaşama geçirilmesidir.

• Devlet yaşamında ve yönetiminde Türk ulusunun iradesinin egemen kılınmasıdır. Açık topluma açılan bir kapı, saltanata karşı da güçlü bir seçenek, yeni inançlar yumağı, ulusal bütünlüğün olmazsa olmazıdır.

Atatürk’ün cumhuriyet anlayışında:
• Gericiliğe ya da tutuculuğa,
• Yobazlığa ya da karanlığa,
• Ümmetçiliğe ya da şeriatçılığa,
• Bağımlılığa ya da tutsaklığa,
• Diktaya ya da keyfi yönetimlere yer yoktur; olamaz da…

Çünkü Türkiye Cumhuriyetinin dayandığı temel ilkeler:
• Ulusal vatan,
• Ulusal egemenlik,
• Ulusal devlet,
• Ulusal politika,
• Ulusal ekonomi,
• Ulusal dil ve kültürdür.

Sevgili Gençler,
Bu ilkelerle yoğrulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti sadece bir tasarımın sonucu değildir. Uzun çabaların; bir karış toprağımızı düşmana vermemek uğruna her karışını kanla suladığımız, yüz binlerce şehit verdiğimiz, yokluklar ve çaresizliklerden azim ve inanla bir destan yarattığımız Ulusal Kurtuluş Hareketimizin ürünüdür. Bu ürün kolay üretilmediği gibi kolay kolay da tüketilemez. Tüketilemeyecek de…

Bu ürün sizlere emanettir. Ona sahip çıkmak, onu sonsuza dek yaşatmak unutmayınız ki sizin görevinizdir. Bu görevi ciddiye almamak, geleceğinizi karanlığa gömmektir,çocuklarınızın yarınlarını karartmaktır.

Karanlıkları sahte süslü ışıklarla aydınlık göstermeye çalışanlara lütfen inanmayınız. Unutmayınız ki, tek aydınlık Atatürk’tür, Atatürk ‘ün yoludur. Karanlıklardan çıkış yolu da Atatürk ilkelerini yaşama geçirmekle mümkündür.

Bütün bu görevleri yerine getirirken gereksinim duyacağınız güç, damarlarınızdaki soylu kanda vardır.

Mehmet Zeki YOLLU
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni
Özel Adana Gündoğdu Koleji

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder