gözlerini getir, yarı umutsuzluğumun
yaprak gibi döküleyim önüne
solayım beter olayım
gözlerini getir, öleyim…
bilmeden çocukca sevildiğini
ve bayram sabahınca beklendiğini
kafdağı’ndan güneş getirir gibi
gözlerini getir
getir gözlerini, öleyim…
kimsesizim, ilk kez bu kadar suskunum
sana söylemiyorum
yıldızlara uzanmışım her akşam
ve bağlanmış, ve kınanmış
ve karşında yitirilmişim
ne olur, gözlerini getir
ustam; getir gözlerini, öleyim…
ben biraz şairim, biraz divane
çarmıha gerseler öldüremezler
sırrım sazımda değil, yüreğimdedir
istersen dost, istersen düşman gibi
gözlerini getir
ustam; getir gözlerini, öleyim…
ben yine kaybettim, görmüyor musun?
şafak yangınından yaralı çıktım
ve ben ustam;
gözlerinle yıkılası bir şiire başladım
kaçtıkça sana döndüm
ve artık gülü bıraktım,
menekşe yaprağını, kitaplarımı,
bu şiir bitsin…
bana peşini bıraktığım bir hayatı değil,
gözlerini getir
ustam; getir gözlerini, öleyim
Arif NAZIM
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder