Uzanıp kokusunu içine çekerken, uçuruma düşme tehlikesiyle karşı karşıya kalındığı için.
Ben daha çok sonbaharları sevdim.
Olgun aşklara yataklık yaptığı için.
Ben daha çok sonu hüsranla biten aşkları sevdim.
Yepyeni aşklara bereketli bir toprak olacak kadar yıkımı sağladıkları için.
Ben daha çok masum günahları sevdim.
En dehşetli hazların ardından girilen günahın vicdana yapacağı baskılarla boğuşulması gerektiği için.
Ben daha çok acı çeken insanları sevdim.
Acıların onları olgunlaştırıp daha iyi bir insan haline getireceğini bildiğim için.
Ben daha çok kalabalıkları değil yalnızlığı sevdim.
İçimdeki benle rahatça arkadaşlık edebilmemi sağladığı için.
Ben daha çok bahtsız insanların kahramanı olduğu kitapları sevdim.
Mutlulukların büyük bedelleri olduğunu bana çok iyi anlatabildikleri için.
Ben daha çok derinlikleri sevdim.
Hayatın gizleri ve mutlulukların ipuçlarını orada bulduğum için.
Ben daha çok ölüme yakın duran ve ondan korkmayan insanları sevdim.
Hayatın ne kadar ciddi bir şekilde yaşanması gerektiğini iyi bildikleri ve keşkeler az olduğu için.
Ben daha çok gerçekleri değil, hayalleri sevdim.
Hiçbir gücün hayallerime kelepçe vuramayacağı için.
Ve ben daha çok güvenin yerine özgürlüğü sevdim.
Güvensizlik içinde bile özgürlüğün
insana daha çok yakıştığına inandığım için
mutluluk kapısı kapandığı zaman
diğeri açılır fakat; çoğunlukla kapalı kapıya o kadar çok
bakarız ki açılmış yeni kapıyı göremeyiz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder